Hayata Dair Eleştiriler 7

Gerek içinde bulunduğumuz toplum yapısı gerek yaşadığımız coğrafya gerek bizi yetiştiren evebeynlerin kendi evebeynlerinden gördükleri gibi birçok faktör yüzünden sürekli bir hayaller/hayatlar durumundayız.


Bende yaşıyorum aynı durumu belki farkında olmasam sende ruhun duymasa bile en yakın arkadaşın da. Bazılarımız istekleri mantıksız bazılarımızın istekleri inanılmaz mantıklı fakat iki farklı seçecek olsa da değişmeyen olay isteğimize verilen negatif cevabın üzerine sorduğumuz 'Neden?' sorusuna %68.6 oranla cevap alamamız %31.4 oran ise aldığımız cevabın assslaaa bizi tatmin etmeyişi çünkü zaten aslında mantıklı bir açıklama olmayışı. (Çok uçuk seviyede istekleri olan insanlar için belki %0.1 bir oran olabilir)


Kadın, erkek diye ayırmak gereksiz ne kadar kadın özellikle kıyafeti, makyajı, gitmek istediği yerler gibi kategoriler üzerinden çok daha fazla baskılansa da aile tarafından aslında erkekler de farklı kategorilerde benzer durumları yaşıyorlar.

Sonuç olarak evebeyn aynı evebeyn. Biz milletçe 'El alem ne der?' diye düşünmesek önümüzdeki naneye baksak çok rahatlayacağız aslında. Peki bu sorun nasıl çözülür? Bilmiyorum, çünkü ben henüz %100 çözmüş sayılmam.

Fakat değinmek istediğim ilk konu şu romantik hisler beslediğiniz insana daima bunu erkenden açmanız. Çünkü diğer türlü ailede yaşadığınız benzer baskıyı bu sefer ( ne kadar o kişi ile evlenme olasılığınız %30.2 olsa bile) ileride yaşama olasılığını yaratacaksınız kendi kendinize. Diğer bir değişle(?) kendi cehenneminizi kendi ellerinizle hazırlayacaksınız.


 Ben rahat 5-6 yıldır kendi aileme birçok kategoride olan düşüncelerimi anlatmaya açıklamaya çalışıyorum. Bazıları işlerine geliyor bazıları gelmiyor. Ama ben yine de deniyorum anlatmayı çünkü ilk önceliğiniz daima kalp kırmamak olmalı. Fakat asla ben 'O benim anne babam. Kölemiz ol deseler dahi olmalıyım.' kafasında olmadım.

Ortada şöyle bir gerçek var inanmak isteseler de istemeseler de. Bu dünyaya gelmeyi biz seçmedik onlar bu seçimi bizim yerimize yaptılar. Yani biz onlara aslında hayırlı evlat olmak ZORUNDA değiliz ama onlar bize yapabilecekleri en iyi anne babalığı yapmak zorundalar çünkü onlar bizi istedi. Fakat ne kadar ben bu mantıkta olsam da bizim milletimizin kafası tam aksi yönde(mantıksızlık?) çalışıyor 'Anadır o yapar.' diye bir deyiş var ya.

Neyse ne diyordum hayaller hayatlar. Bir insanın dik durabilmesi için en büyük etken paradır bal böcekleri. Napolyon ne demiş? 'Para,para,para' Eğer isteklerinizin peşinden gitmek istiyorsanız fedakarlık yapmak zorundasınız. Bazen çok nadir de olsa bu fedakarlık aileden vazgeçmek olabiliyor. Çünkü bir yere birine yazmıştım. 'Büyüdüğümüz ortam bazen bir bataklık oluyor ve yükselebilmemiz için ayaklarımıza dolanan o sarmaşıkları kesmemiz gerekir.' Fakat ilk önce ayaklarının üstünde dur.


Hayır ilk önce ne istediğinin farkında ol! Bu sadece meslek olarak değil nasıl bir insan olmak istediğinle de alakalı. Ateist olabilirsin, evliliğe karşı olabilirsin, hayatın boyunca bekar kalmak isteyebilirsin, üniversite okumak istemiyor olabilirsin... Ne istiyorsun?

Benim yaptığım ikinci adım bu isteğimin daima mantıklı olup olmadığını sorgulamak oluyor.  Şu an ortada 'Yüreğinin sesini dinle.' diye bir saçmalık var. Potansiyelinin, kapasitenin olmadığı bir konuyu hedef olarak kendine seçmen mantıksızdır ve mantıksızlıklar daima hayal kırıklığını getirir peşinde.

Ardından ailene açıklama, ikna etmeye çalışmak. Şimdi benim anlatmak istediğim nokta bazen olmuyor işte. Hani ne kadar mantığını açıklasan da bu mantığı onaylayan başka yetişkinleri araya koysan da olmuyor. O zaman kalıyorsun isteğin ve ailen arasında. İşte bu noktada ne giriyor devreye biliyor musunuz, insanın kendine verdiği değer!

İnsan kendine değer veriyorsa bitiriyor aile ile ilişkisini ya da minimuma indiriyor çünkü 'Bu benim isteğim. Hayatta önemli olan benim ve bu hayata bir kez geldim.' düşüncesini benimsemiş. Ama istediğinden vazgeçiyorsa bahsi geçen kişi bu genelde kendine değer vermeyen bir insan oluyor.

Aileye olan manevi bağlarımızı geçtiğim zaman en önemli bağımız para. Bunun hakkında bir tartışma dinlemiştim.

 'Bizim milletimizde asla para sıkıntısı yaşamıyor çocuklar genele baktığımız zaman. Anne veriyor bana veriyor teyze veriyor. Ama vermekle kalmıyorlar. Verdikleri zaman o kişinin hayatına karışabilme, onu istedikleri yöne yönlendirebilme yetkisini kendilerinde görüyorlar. Çocuk itiraz edemiyor çünkü içinde bir minnet duygusu mevcut. Hal böyle olunca toplumun büyük bir kısmı yükselemiyor.'

 Benim eklemek istediğim ise aynen bu çocuklar daha bebekken ehlileştiren filler gibi oluyorlar. Filler bebekken alınır bağlanır. Ne kadar deneseler de koparamazlar ipi. Büyüdüklerinde aslında güçlerinin onda birini kullanarak koparabilecekleri o ipi 'Öğrenilmiş çaresizlik' dolayısıyla koparamazlar.


Şu an evlenen yeni nesiller de öyle. Aslında maddi güçleri var fakat küçükken isteklerini, söyleyeceklerini sürekli yuttukları için aileleri aslında 2 kişilik değil 25141 kişilik oluyor zira hem kadın hem erkek tarafının ailesi kendinde o evlilik için hüküm verebilme hakkını görüyor.

Nereye geldik yine? Para. Evet şunu ailenize kabul ettirmeniz lazım (BENCE) paranızı kazandıktan sonra 'Sizin izin verdiğiniz kadar' hayatınıza karışabilirler. Daha fazlası değil.  30 yaşına gelmiş bir kadını annesi ya da babası etek giydiği için azarlamamalı. Bu öylece olmaz. Bunun için çabalamanız gerekiyor zira yıllarca sesinizi çıkarmayıp paranızı elinize aldığınız zaman bunu yapmaya çalışmanız hem kendi kişiliğiniz açısından hem de aile ilişkileri açısından sorun yaratabilir. (Bakınız: parayı buldu bizi çöpe attı. Oysa sizin gerçek kişiliğinizin bu olduğundan yıllardır habersiz olan kendileri)

Bütün bunları anlatıyorum ama 'Aileler kötüdür' diye bir çıkarım yapmayın lütfen buradan. (ki yapacağınızı sanmıyorum onu yapacak kapasitede olan bir insan benim yazılarımı okumaz)

Anlatmaya çalıştığım durum şudur. Geçmişten gelen aile yapılarımız dolayısıyla birbirine çok bağlı bir milletiz. Fakat bu akrabalar arasındaki bağ her zaman hatta çoğu zaman iyi sonuç vermeyebiliyor. Sürekli aradığınız hata belki de arkanızda duran insanlardan kaynaklanıyor olabilir.

Anlatacak bir sürü cümlem var bu konuda fakat toparlamak gerçekten zor parçaları birleştirme konusunda ne kadar yetenekli ve deneyimli olsam bile. Umarım bir şeyler katabilmişimdir, birazcık olsun kendi hayatınızı dönüp sorgulamaya çalışmaya itebilmişimdir sizi sevgili Dünyalılar.



26 yorum:

  1. Anne ve baba bir çocuk için çok önemlidir. Bu önemlilik kararları , sevgileri , hayata karşı duruşları olabilir. Yetişkin bir evlat içinde küçükken anne ve babasına beslediği duygular aynı olmalı. Belki kendi kararları olabilir. Bunun için öncelikleri her daim aileleri olmalıdır. Hani derler ya senin göremediğin hataları annen baban görür. Belki verdiğin kararlar hatasız olabilir ama yinede anne ve babanın düşünceleri her evlat için önemli olmalı. “Anne ve baba ise bilinçli olmak zorundalar.”

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Genelde çocuğu ayrı bir birey olarak görmek yerine yönetilecek bir birey olarak görüyorlar. Bireysel olarak elbette fikirlerini tartıyorum süzüyorum. Ama mantıksızlığı apaçık olan bir fikir de sırf 'Anne baba böyle istiyor diye' kabul edilmemeli bence.

      Sil
  2. Geleneksellikle modern dünyanın özgürlüğü arasında kaldı bence herkes dediklerinin bir kısmına cidden katılıyorum başkaları ne der diye yaşamayı bıraktığımizda bence daha mutlu olacağız kendimizi üçüncü nesil olarak sayarsak bu kadar başkaları için yaşamak hayır neden sorusunu sorduruyor bence bu da bir adım bizden sonraki nesiller kendilerini keşfederken en azından iç seslerine daha çok kulak verecek 😊 inanıyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ailelerin evlatları üzerindeki etkisi giderek azalıyor. Yani demek istediğim şey şu aslında bireyler gittikçe kendi isteklerine daha çok önem vermeye başladılar. Ki bence bu güzel bir durum. Çünkü anne babalarımızın nesline baktığımız zaman sırf onların anne babası istedi diye istemediği meslekleri yapan, istemediği yerde yaşayan, istemediği insanla evlenen ne kadar çok insan var.

      Sil
  3. Şimdi söylediklerine cidden katılıyorum, katılmamak elde değil.
    Çünkü şöyle bir durum var, 21 yaşına kadar beni büyüten bana görmeyi öğreten ailem ve yaşadıklarımdı. Şimdi onların benim artık yetişkin bir birey olarak düşündüklerime/planladıklarıma güvenmeyi de öğrenmeleri gerekiyor.
    Bence Türk kültürü olarak ilk burada sonra da şurada takılıyoruz. Ülkede yaşayan ailelerin bir kısmı değişen dünyaya ayak uydurmaya yatkın değil. Yani gelişen büyüyen değişen dünyayı göremiyor, ama yetiştirdikleri çocuk tam da bu evrenin içine doğdu. Yani o görüyor deneyimliyor ama aile bunu fark etmiyor hatta daha da kötüsü fark etmek istemiyor.
    Bu algıdan kurtulmak lazım.
    Ben böyle durumlara düştüğümde aileme hep aynı şeyi söylüyorum. Ben senin kızınım, beni sen yetişirdin yaş toprağa basar mıyım sence?
    Bunu söylerken de kendimi on kez sorguya alıyorum, gerçekten mantıklı davranıyor muyum diye.
    İnsan önce kendini tanımalı Elena, öğrenmeye açık olmalı.Kendini sorgulayabilmeli.
    Sonra bir yere kadar insanlara bir şey anlatabiliyoruz, bu ailemiz bile olsa.
    Düşündükçe, kendimizi eğittikçe çözebileceğimiz sorunlar bunlar.
    Fazla pozitif bakıyorum belki ama başka türlüsü içimi rahatlatmıyor benim. İyi olacağına inanmayı istiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İyi olacağına sadece inanma D harekete geç! Bunu yapacağını da biliyorum zaten. Ailelerimiz tamam kendilerini de geliştirmesinler ya onu da geç sadece bizi dinleseler bile yeter. Çünkü 'on kez sorguya alıyorum, gerçekten mantıklı davranıyor muyum diye. ' dedin bende öyleyim mantıksız olduğuna inandığımız ya da düşündüğümüz bir şeyi onlardan istemeyiz zaten. Fakat bazı anne babalar iç güdülerine göre davranıyorlar bence. Düşünmek yerine benim annem bana bunu yaptı (iyi kötü bir durum fark etmez) bende aynısını çocuğuma yapacağım şeklinde.

      Sil
  4. ay hadi en çok şu para sorunu çözülsün sendeee :)

    YanıtlaSil
  5. Aileler bilinçli olursa, zaten çocuklarda bilinçli, rahat, mutlu ve huzurlu ortamda yetişiyorlar.Çocuklar bir yaşa geldiklerinde tabii ki kendi kararlarını kendileri almalı ama unutulmaması gereken nokta şu ki; senin göremediğini aileler farklı açıdan görebilirler. Her daim kafa dikine gitmek yerine, her ne kadar uygulamasan da onların gözlemlerini ve söylediklerini de değerlendirmek yanlış karar alma noktasında yarar sağlar. Bir de para meselesi bugün var yarın yok. Çok takılmamak lazım. Aile her daim önemli. Bugün paranı kazanırken yarın kazanamayacak duruma geldiğinde yine ailen destek olacaktır. Sevgiler canım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beyda ablam sen hiç üzerine alınma yazdıklarımdan sakın ha! Ben seni az çok tanıdığımı düşünüyorum yazılarını okuyorum, biliyorsun. Sen yukarıda bahsettiğim anne babalar gibi kesinlikle değilsin!! Sürekli kendini geliştirmeye, yenilemeye çalışan bir birey zaten harika bir evebeyn olur. Ama ben bunları yazdıysam emin ol ki ezbere yazmıyorum. Şahsen ailem soktu beni bir sürü hoşuma gitmeyen konuma ve ben bu konumları sevmeyeceğimi fark edip onlara söylememe rağmen. Demek istediğim şu sorgulamayı bırakmamalıyız. Anne babamız olsa dahi herkes hata yapar. Ve gerçekten her anne baba senin kadar iyi değil.

      Sil
  6. Hayaller ve hayatlar.. Hayatta tek başınasın.. Kendinden başka kimseden hayır bekleme ve güvenme.Düşüncelerin, fikirlerin algılanmasa da anlaşılmasa da kendinden vazgeçme..Her yaşanmışlıkta bir tecrübe ekliyor insan kendine :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kesinlikle Yeşim Abla evet aile önemli ama Türk toplumunda aşırı değer biçiliyor gibime geliyor.

      Sil
  7. İnsan aklının aldığı kadarını anlar ve dinler. Bazı insanlara ne kadar bir şeyin doğrusunu anlatsak da eğer aklı almıyorsa maalesef anlayamaz. Siz dilinizin döndüğü kadar anlatsanız da onlar aklının aldığı kadarını anlar.

    YanıtlaSil
  8. 'Büyüdüğümüz ortam bazen bir bataklık oluyor ve yükselebilmemiz için ayaklarımıza dolanan o sarmaşıkları kesmemiz gerekir.' Ben bu cümleyi çok sevdim! Yazılarını yeni yeni okumaya başladım çok güzeller. Hayatta da bloğunda da başarılar :)

    YanıtlaSil
  9. Toplumsal sorunlar her daim var olacaktır.Biz kendimizi iyi yetiştirmeye,çalışmaya,değerlerimize sahip çıkmaya çalışırsak güçlü bir hayat kurarız.Ben bunu yapabildiğim için hiç el ne der söylentisi duyamıyorum.Umarım siz gençler de bu alt yapıyı oluşturabilir ve de daha mutlu yaşarsınız :) Sevgilerimle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnşallah abla senin ışığın bizim için çok önemli.

      Sil
  10. 35 yaşıma kadar hep insanların mutluluğunu ilk plana koydum ve baktım ki beni benden başka düşünen yok. O yüzden şimdi şimdi önceliği kendi istek ve dileklerime verdim. Önce ben. Ben mutlu olursam mutlu da ederim mantığındayım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kesinlikle çok haklısın Lerzan Abla. Her şeyden önce en önemlisi biziz.

      Sil
  11. İlişkilerde belli bir sınır olması gerekiyor, aile ve akrabalık bağlarında bile..

    YanıtlaSil
  12. Şimdi bende ailemden uzakta ayrı bir hayat yaşamak istiyorum ama gelirim yok yani gene muhtaç kaldık. 2 sene sonra evlenirsem kurtulurum veya tam tersi işleri daha berbat ederim. Ne olursa olsun bu benim psikolojimi yıpratıyor ve ben daha ne kadar dayanacağımı bilmiyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Elif'im bir gelir kaynağı edinene kadar kendimizi parçalamaya devam o zaman. İnan ki hani bu mentalite ile yapılan evlilikler pek iyi olmuyor. Yine de karşındaki insanı en iyi sen tanırsın ama ne olur dikkat et.

      Sil
  13. Bugün blogunuzla karşılaştım. Bir kaç yazınızı da okudum. Ama bunun altına yorum bırakmak istedim. Düşüncelerinizi cesaretle söylemenizi takdir ediyorum. Ama aynı zamanda çok radikal söylemler bunlar. Bu yazınızı kendi ailenizle yaşadıklarınızı merkeze alarak yazmışsınız fakat büyük genellemeler yapmışsınız aynı zamanda. Yazınızın bazı kısımlarına katıldım. Ama bazı kısımlarına hiç katılmadım. Özellikle "benim hayatım, ben ne istersem o" tarzı söyleminiz bütün gençliğin bas bas bağırdığı şey şu zamanda. Fazla iddialı buluyorum. Ve gerçekçilikten uzak. Biraz da havada kalmış, içi doldurulmamış. Umarım ailenizle yakın zamanda anlaşır, orta yolu bulursunuz :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Genellemeler olmasaydı sonuçta sosyoloji diye bir bilim dalı olmazdı. Gerçekçilikten uzaklığını sadece kendi hayatınıza ve kendi çevrenize bakarak çıkarabilirsiniz. Ben herhangi birinin diğerine istemediği, mutlu olmadığı bir durumun içine koymasına daima karşı çıkmışımdır, hala da çıkarım. İnsanların gönlünü 'Hoş' etmek için kendi hayatımızdan taviz vermenin saçma olduğunu düşünüyorum. Keza ben vermiyorum da. Kendi hayatımın çizgilerini net şekilde çizmem insanları genelde rahatsız ediyor :)

      Sil