Öldürücü 7 Gün #15 BU-NAL-DIM!

Söylemiştim size hayattaki en berbat durumlardan biri 'Belirsizliktir' diye. Şu an benim içinde bulunduğum belirsizlik öyle bir belirsizlik ki iki senedir çektiğim bütün sıkıntılar çözüme ulaşabilir, akademik hayatımı düzene koyabilirim veya her şey daha berbat olacak. Böyle iki uç olasılık olunca gerildikçe geriliyorum. -Haklı olarak-


Şimdi sanki bu ve bunun yanında 92732970 mesele yetmiyormuş gibi google amcanın blogger engelleme muhabbeti çıktı? Yahu benden ne istiyorsunuz arkadaşım ya!


Açıkçası blogu wordpress'e taşıma gibi bir niyetim hiç yok. Çünkü ara yüzü çok kullanışsız geliyor tabi host almam gerektiğinden bahsetmiyorum bile.

Şimdi aynı belirsizlik bloğumda da olacak ve bu beni çok üzüyor. Dört gündür hiçbir şey yapamıyorum kitap okumaktan başka. Şu olaylar bir an önce hallolsa da rahatlasam.

Tabi ancak istediğim gibi sonuçlanırsa rahatlarım o da ayrı mesele!

Bu arada ne blog yazısı yazabiliyorum adam akıllı, ne arkadaşlarımı gezebiliyorum. ne olur kusura bakmayın. Ama şu ara kafamı yastıktan adam akıllı kaldıramıyorum bile.


Akıma Karşı #5

Bazen bazı insanlara karşı garip düşüncelere kapıldığım oluyor. Misal konuşuyorum, birtakım fikirler düşünceler aktarıyorum ya da belki de onun düşünce yapısına ters olan bir düşünceyi savunuyorum. Herkeste değil fakat bazı insanlarda sanki etraflarında görünmez bir kalkan var o sözcüklerin, fikirlerin beyinlerine girmesini engelleyen, o kalkandan dönüp yine bana geliyor kendi düşüncelerim.

Bu duyguyu bu aralar çok sık hissetmeye başladım.

Kimisi o kalkanın varlığından habersiz fakat bir saat konuşmanızın üzerine verdiği tek kelimelik bir cevap ile kendini ele verebiliyor. Kimisi ise inanılmaz derece farkında kendisinin, kimliğinin bu yüzden o kalkanı karşı tarafa hissettirmemeye çalışıyor. Ne olursa olsun ben hissediyorum ama. Çünkü düşüncelerim bir insana ulaşıp aydınlık verdiği zamanki hallerini gördüm insanların. Bazı kalkanlar çok kalın, kesinlikle ters bir düşünce algıladığı zaman geri itiyor. Bazıları ise çok ince, biraz üstelenirse fikrin o insana ulaşabiliyor. Zaten aslında hepimiz biliriz 'Ya evet haklısın.' diyen bazı insanların içten içe bize hak vermedikleri belki bizi dinlemediklerinin bile.

Bu kalkana ne isim versem emin değilim. Ön yargı demek istemiyorum çünkü bence bu çok gereksiz bir kelime. Milyarlarca farklı insan ve bir o kadar farklı kimlik, kişilik var. O insanın inanmayı seçtiği fikre, bulguya ön yargı demek bana saçma geliyor. Sonuçta empati herkesin sahip olabileceği bir özellik değil. Elbette birbirimizden farklı olacağız.

Her insanın her insanla empati yapamayacağı bir gerçek sanırım. Ya da her insan her düşünceyi özümseyemez bana göre. Fakat yine de iki yıldır insanlara genel olarak bir şeyler anlatmaya çalışıyordum. Bugünden itibaren pek laf anlatmamayı seçiyorum. Ben dinlemeye devam edeyim, insanlara gerçek hayatta yeni fikirler aşılamak  biraz boşa kürek çekmek gibi.



Öldürücü 7 Gün #14 Hayal Kırıklıkları

Bazı şeyler vardır. Hani içten içe bilirsiniz ama 'Belki.' dersiniz. Yine de şans verirsiniz. Çünkü umut insanı insan yapan yegane şeylerden biridir ve insan umut ettiği sürece vardır.

Fakat şans vermeniz ne yazık ki sonucu değiştirmez.

Bu ay öğrendiğim en önemli olgu 'Kişiyi en iyi kendisi tanıyabilir.' oldu. Buradan da yola çıkarak 'Kişi kendinin doktorudur.' ikinci dersim.

Kendimizi tanıdığımız sürece neye ihtiyacımız olduğunu, hayatımızda nelerin yanlış gittiğini, neleri istediğimizi anlayabiliriz. Tabi ki bu kendimize dürüst olarak anlaşılabilecek durumlar.

Ben kendimi epey epey tanıdığımı düşünüyorum. Nereye gelmek istediğimi, kim olmak istediğimi, ne yapmak istediğimi ve bu hayattaki derdimin ne olduğunu gayet iyi biliyorum.


Peki olay buraya nasıl geldi?

Sorun şu ki benim odaklanamama sıkıntım var. Bir arkadaşımla ufak bir konuşmanın ardından hiç sevmediğim o psikiyatri koridorlarına tekrar bir şans vermem gerektiğine karar verdim. Yanlış anlamayın dünyalılar doktorlara karşı bir ön yargım yok.Kocakarı ilaçlarına asla güvenmem. Ama konu ruh sağlığı olunca işler biraz karışıyor.

İlaçlar ile ruh sağlığımızı düzeltebileceğimizi düşünmüyorum. Ruhumuzu zehirleyen, hastalanmasına sebebiyet veren nedenleri hayatımızdan çıkarıp atmak bizi iyileştirecektir. Dudaklarımızın arasından geçip vücudumuzun kimyasında bir takım değişiklikler yaptıktan sonra bizi gerçek olmayan bir mutluluğa sürükleyen ilaçların sorunu çözmekten çok tahammül süresini uzattığını düşünüyorum. Sorunlarla yüzleşmeli ve onları parçalara ayırıp, yakmalıyız.

Bütün bunları bildiğim halde yine de bir şans verdim. 'Belki çözüm oradadır?' diye. Fakat ben sorunun da çözümünün de ne olduğunun gayet iyi bilincindeydim iki senedir.

Gittim.

Dedim ya kişi en iyi kendini tanır. Siz elli dakikada bir insana asla anlatamazsınız kendinizi. Zira anlatamadım da. (Evet blog yazan kendini muazzam derecede iyi ifade eden ben anlatamadım. Çünkü doktor beyimiz konuşmama izin vermedi.) Herneyse daha önceden de olduğunu bildiğim OKB ve anksiyete sorunumdan bahsetti. Bu iki sorunun da bana zarar verdiğini falan filan... İyi de ben bunları zaten biliyordum? Yıllardır kontrol altında tutmaya çalışıyorum ve bulunduğum konumun rezaletine rağmen gayette iyi tutuyordum.


Benim sorunum bu değil ki?

Tedaviyi reddettim tabi. Çünkü benim sorunumu tedavi etmeyecek kendisinin sorun olarak gördüğü başka alışkanlıkları (?) tedavi etmeyi teklif ediyordu bana. Yukarıda da dedim. İlaçlara karşı ön yargım yoktur. Doktorun verdiği ilaç doğrudur der kullanırım. Ama gereksiz ilaç kullanımına da bir o kadar karşıyım.

Büyük bir yenilgiyle döndüm eve. Odaklanamama sorunum devam ediyordu. Bunun için yapmam gereken tek şey beklemek ve şartları değiştirmekti. Bu da zaman alacaktı. Başka yapabileceğim hiçbir şey kalmamıştı.


Umut etmenin bir bedeli vardır tıpkı her şeyin bedeli olduğu gibi. Gereksiz yere umut ederseniz gelecek hayal kırıklığı dalgasında boğulmanız kaçınılmaz bir durumdur. Zira öyle de oldu. Kafam daima diyordu hastaneye doğru attığım her adımda.

'Senin bilemediğin neyi bilebilir ve seni bu durumdan kurtarabilir ki?'

Haklıydı. Ben kendime uzak bir insan değildim. Asla olmadım. Kendimden nefret etmek ya da olmadığım birine dönüşmek yerine ona sarıldım. Kendimi dinledim. Bu kadar kendiyle bir olan insana neyi verebilirdi zaten. Peki neden o kadar hayal kırıklığına uğrayıp, üzüldüm? Günlerce yataktan kalkamadım?


Başarısız olmayı hazmedemiyordum çünkü ve kısa zaman önce bununla bir süre daha yaşamam gerektiğini öğrenmiştim.

Sonrasında kendimi toplayana kadar canım çıktı hala da çıkmaya devam ediyor. Bana herkes ulaşamıyor. Ruhuma dokunabilen tek kişi şu an uzakta. Bu yüzden çok sıkıntılı zamanlar geçiriyorum. Şu var ki evet hayatımda hep o yoktu. Ama açıkçası o yokken ben nasıl atlatıyordum, gerçekten atlatabiliyor muydum bu zamanları emin değilim.

Ne olursa olsun şu an yalnızım. 180 gün daha yalnız olacağım. Ayağa kalkıp bir şekilde devam etmek zorundayım.

Geleceğim için.
Geleceğimiz için.


Haziran Gözdelerim'18



Miniso bulunduğum şehre açılana kadar o kadar çok söylenmiştim ki açıldığı zaman arkadaşlarım 'Kesin sesini duydular.' demişlerdi. İlk gidişimde çok fazla zamanım yoktu ve bayramın son günü olduğu için inanılmaz kalabalıktı (en nefret ettiğim şeylerin başında gelir) bu yüzden hemen bir bardak alıp çıktım.  Pembe çok tercih ettiğim bir renk değil fakat tezatlığa bakın ki sakuralara bayılıyorum. İnternet mağazalarından almak isteyenler için link.




Aliexpressten yeni gelen şablonlarım ile bir ders çalışma ajandası yapmaya başladım. Normalde her ay bullet journal görünümümü koyarım fakat bu üç ay çok sade bir şekilde yapmaya çalışıyorum. Çünkü defterim bitmek üzere ve işler az. Yeni defterime de 2019'a kadar geçmek istemiyorum. Bakalım 20 sayfa ile 5 ay nasıl idare edeceğim.


Aslında bu kanalı keşfedeli uzun zaman oluyor fakat her ay bir iki tane kanal atacağım diye sona kaldı yavrum. Youtube çok izlemiyorum önceki yazımda söylemiştim. Ya da herkesin sevdiği kanallarda anlatılanlar beni sıkıyor. Kendileri geniş bir ekip fakat şu aralar Deren Abla sürekli ön planda. Gerçekten çok tatlı ve eğlenceli bir mizacı var.


Ben çok televizyon izlemiyorum fakat bu programı televizyonda gerçekten takip etmek isterdim. Neyse ki internet var da hepsine ulaşabiliyoruz. Alanında uzman kişileri misafir edip panel tadında bazı konuları ele alıyorlar. Benim şu ana kadar en beğendiğim hayatımızı sadeleştirmek ile ilgili olan yayın. Fakat şu var yayınlar çok uzun (3-3.5 saat kadar) tahammül edebilirseniz harika katkısı oluyor.


 Son olarak ise canım Handan Ablamın  benim için çektiği fotoğraflar bu ayın en en en gözdesi! Kenara kaydettim ikisini de en kısa sürede bastırmayı düşünüyorum. Tekrardan çok çok teşekkür ederim ona!


Bu ay çok dolu dolu geçmedi çünkü Öldürücü 7 Gün #13 yazımda da anlatmıştım çok sarsıntılı bir aydı ve hala aynı durum devam ediyor. Belirsizlikler, ruhsal ani değişimlerim... Neyse üstesinden geleceğiz bir şekilde! Bu arada Instagram sayfamda 2 tane kalem çekilişi var. İlgilenenler için son katılım 8 temmuz. Kendinize dikkat edin dünyalılar.