12 Yılın Ardından


Daha önce çocukluğumdan bahsetmiştim. Bir şekilde fanusta yetiştirilmeye çalışılmış olmamdan. Bu konuda hiç kimseyi suçlamıyorum çünkü çoğu evebeyn belki de aynı şeyi yapıyor çocuğuna yıl 2020 olmasına rağmen. Twilight serisi benim hayatımda uyanışımın simgesi. Aslında hayatlarımıza dönüp baktığımızda hepimiz çok basitmiş gibi görünen olayların hayatımızda bir devrime yol açtığını görebiliriz. Bunun sebebi o olayların ağırlığının olması değil –zaten bir önceki cümlede basit olaylar olduklarından bahsetmiştim- sebebi bizi o noktaya binlerce olayın getirmesi ve çok basit bir damlanın bardağı taşırması ya da pimi çekmesinden ibaret. İşte benim son damlam da oydu. Aileme karşı çıkıp okumakta direttiğim bir şekilde filmlerini seyrettiğim ilk özgür kararım. Hepimizin zaman zaman hayatın yoğunluğundan veya sıkıntılarımızdan bunaldığımız bir noktada defalarca seyrettiğimiz veya defalarca okuduğumuz kitaplar filmler vardır. Benim için twilight serisinin önemi bu kadar büyük işte.

Peki bunları neden anlattım bu kadar uzun uzun?

2008 yılında Twilight serisinin yazarı Stephenie Meyer serinin Edward’ın gözünden anlatılacağı yeni bir kitap yazmaya başladığını duyurdu. Fakat duyurudan kısa bir süre sonra Meyer’ın leptobu çalındı ve Midnight Sun’un ilk 12 bölümü internete sızdırıldı. Bu duruma çok sinirlenen Meyer kitabı yazmayı bıraktı.

Yıllar geçtikçe açıklamaları daha sakinleşti ve en son ‘Herkesin Midnight Sun’ı unuttuğu bir zaman kitabı yeniden yazacağım.’ dedi.

Ve bir gün Meyer’ın sitesinde bir geri sayım açıldı. Kimi yazdığı diğer bir kitap olan ‘The Host’ yani ‘Göçebe’ serisinin devamını yayınlayacağını kimi ise yeni bir film açıklaması olduğunu savundu. İmkansız bir bekleyiş olduğu bilinse de bir kısım da ısrarla Midnight Sun’ın çıkış tarihini söyleyeceğini umut etti.

Ve imkansız imkanlı hale geldi.

12 yılın ardından Meyer Midnight Sun diğer adıyla Geceyarısı Güneşi’nin çıkış tarihini duyurdu.





Sevgili okuyucular ve arkadaşlar;

Her şeyden önce, umarım siz ve aileleriniz güvenli, sağlıklı ve iyi bir yerdesinizdir. Önemli olan şey bu.

İkincisi, Midnight Sun'ın nihayet (çok yakın da) hazır olduğunu duyurmaktan mutluluk duyuyorum! Ve 4 Ağustos'ta kitapçılarda olacak. Umarım bu duyuru yanlış zamanda yapılmış gibi anlaşılmaz; gerçekten dünya normale dönene kadar duyuruyu geciktirmeyi düşündüm. Ancak, 1) bunun ne zaman olacağını kim bilebilir? Ve 2) siz yeterince beklediniz. Aslında yeterinceden çok fazla.


Bu durumla herkesin nasıl başa çıktığını bilmiyorum, ama şu anda kitaplar benim en büyük teselli ve en mutlu kaçışım. Şahsen, en sevdiğim yazarlardan biri okumak için yeni bir şey açıkladıysa sevinirim. (Baskı yok, Laini Taylor.) Umarım bu duyuru size biraz keyif verir ve heyecanla bekleyebileceğiniz bir şey olmuş olur.


Bir kitap üzerinde on üç yıldan fazla çalışmak garip bir deneyim. O zamankiyle aynı kişi değilim. Çocuklarımın hepsi büyüdü. Sırtım garipleşti. Dünya farklı bir yer. Sadece sizin için değişen şeyleri hayal edebiliyorum. Ama Midnight Sun'u tamamlamak, Alacakaranlığın ilk günlerinde birçoğunuzla ilk karşılaştığım o anları bana geri getirdi. Çok eğlendik, değil mi? Yılsonu partisi vermek, otel odalarında takılmak ve sahilde kitap okumak (hayatımızdaki en iyi bronzlaşmayı olurken). Komik tişörtler ve muhteşem web siteleri yaptık. Halen hayatımızda olan kafa dengi ruhları bulduk. Umarım Bella’nın yaşamının başına döneriz ve Edward’ın hikayesi size tüm bu eğlenceyi yeniden hatırlatır.


Bu yaz bizi izlemeye devam edin - planladığımız çok daha eğlenceli şeyler var. Müzik (elbette), yarışmalar, kitap turu hakkında bilgiler ve daha fazlası bu sayfada yayınlanacaktır. Umarım yakında görüşürüz! Çok uzun zaman oldu.


Stephenie
 



İnternet deliye döndü. Tam anlamıyla. 672 sayfa olan kitabın 4 Ağustos tarihinde satışa çıkacağı duyuruldu.

Devam filmi çekilir mi, çok umudum yok. Zira Edward’ı oynayan Robert Pattinson film endüstrisine kendini kabullendirmeye ve üstüne yapışan vampir rolünden kurtulmak için çok uğraştı. Fakat yine de birkaç güne kadar bu kitabın da çıkacağını düşünmüyorduk değil mi? Kim bilir belki bir mucize daha olur.



Bir Elektrik Elektronik Mühendis Adayının Gözünden #2

Şimdi yazmaya karar verdiğim yazı dizisinin ilk yazısının 2017 yılında girdiğimi düşünürsek o yandan bu yana çok şey değişmiş olmalı haklı olarak.

Fakat yine de bloğumdaki düzeni bozmamak uğruna devam yazısı gibi gözüken ama devam yazısı olmayan serinin ikinci yazısına hoş geldiniz. 

Önceki yazı için: Bir Elektrik Elektronik Mühendis Adayının Gözünden #1

1 Sınıf Tavsiyeleri 

Önceki yazımda buna yer vermiştim ama bazı cümleleri tekrarlamayı göze alacağım tüm bilgileri aynı yerde toparlamak uğruna. Özellikle ilk iki sınıfta görülen bazı derslerin yarı yılları üniversiteden üniversite değiştirilmiş olabiliyor.  Fakat burada önemli olan hangi yıl ne yapacağının bilincinde olmak.

Birinci sınıfta gelende matematik 101, fizik 101, dil anlatımı, İngilizce gibi devam veya tekrar dersleri verilir. Bu derslerin amacı sizin liseden bir şey bilmiyormuş gibi geldiğinizi varsayarak bu fakülteyi başarı ile bitirebilmek için gerekli altyapıyı oluşturabilmektir.

   


İlk iki yılda alacağınız matematik derslerinde türev integral ve seriler ağırlıklı bir eğitim görürsünüz. Çünkü daha önceki yazımda da dediğim gibi bizim bölüm için en önemli bilgi matematiktir. Matematiği sevmiyorsanız, bunalıyorsanız, çözmekten zevk almıyorsanız ya bu deveyi güdeceksiniz ya bu diyardan gideceksiniz misali bir durumun içinde er geç kalacaksınız.

Bunlara ek olarak  mühendisliğe ufaktan başlamak için elektrik elektroniğe giriş dersi,  bir adet programlama dersi, autocad dersi gibi dersler gösterilir. Yine dediğim gibi bazı üniversiteler misal programlama dersini ikinci sınıfın birinci dönemine atmış durumda. Fakat genel anlamda müfredat sabit.

İyi bir ortalamadan zararlı çıkan kimse olmaz. Bu yüzden birinci sınıfta daha bilgileriniz de tazeyken temel derslerden yüksek puanlar alıp iyi harf notlarıyla geçmek son sınıfta işinize yaracak bir avantaj olacaktır. Yine bu dönem çok yoğunluklu bir lab programınız olmayacağı için okulunuzdaki kulüp ve toplulukları keşfetmek, seminerlere katılmak, o nefret ettiğiniz İngilizce’yi öğrenmek (çünkü er geç öğrenmek zorunda kalacaksınız tabi üretime katkınız olmasını istiyorsanız), yeni bir hobinin temelini atmak (kitap okumak film izlemek bir hobi değildir arkadaaşlar) veya okulunuzda gerçekleşen seminerlere gidip ufkunuzu geliştirmek için istemediğiniz kadar vaktiniz olacaktır. Hazırlık okuyanları tenzih ederim çünkü bunları hazırlık yılında bol bol yaptığınızı varsayıyorum. Durmadan bilgisayar oyunları karşısında veya konserden konsere, kafeden kafeye koştuğunuz saatler için pişman olma olasılığınız çoktur. Her şey dozunda iyi.

Daha önceleri de belirttiğim gibi bu bölüm ‘Diplomamı alayım mesleğimi yapayım.’ Bölümü değil. Ağaç yaşken eğilir misali daha okurken kendinizi geliştirmek, öğrenmek, neyi sevdiğinizi bulmak ve üstüne gitmek zorundasınız. Aksi taktirde yitip gitmeniz içten bile değildir.

 Bu kadar iç karartıcı konuştuğum için kusuruma bakmayın fakat mezun olup ağlayan o kadar mühendis var ki sinirlenmeden geri duramıyorum. İki günde bir saat geleceği için ayıramamış insanların doğal seçilimle elenmesi bana çokta tuhaf gelmiyor.

Her neyse benim düşüncelerimi kenara bırakalım.

Her şeye rağmen üniversite hayatı dediğimiz o doluluğu yaşayabileceğiniz iki zaman dilimi vardır birinci sınıf ve hazırlık. Bu yüzden içinizde ‘Bunu da yapamadım.’ Diyebileceğiniz bir etkinlik bile kalmasın. Olabildiğince çok insanla tanışın, olabildiğince çok ortama girin , çok insan tanıyın. Güvenin, ağlayın,sevin. Bu zamanlar hayat tecrübesi kazanmak için en değerli zamanlardır.


Karantinada Motivasyonu Korumak

Instagram'da son günlerde gözlemlediği en yaygın durum şu an içinde bulunduğumuz olağanüstü hal sebebiyle grip gibi yayılmış olan bıkkınlık, belirsizlikten gelen endişe duygusunun yoğunluğu içinde kaybolma ve hevessizlik. Bu duruma kendimizi teslim etmekle psikolojimizin zarar göreceğini düşünmeden edemiyordum uzun süredir. Adana'dan Ankara'ya döndükten sonra birtakım dalgalanmalar yaşadım. Ardından onların hepsinin bir sonuca çıktığını fark ettim. Paylaştığım deneyimler bir insana bile yardımcı olsa benim için kardır! 


1) LÜTFEN O YATAKTAN KALK.


Gözünü açtın, telefonu eline alıp sosyal medyada biraz gezindin. Ardından saatin on bir olduğunu gördün. Sonra 'Daha erken yaaa.' diyip yorganı üstüne çektin...

Sürekli yatakta yuvarlanmak beyninize hala uyku zamanında olduğunuz düşüncesini yollar. Yatakta uyanmayı beklerken yatağın içinde durdukça uykunuz gelir ve bu paradokstan asla kurtulamazsınız. Bu yüzden kalkın o yatağı düzenleyin, odanızı havalandırın ve mümkünse bir daha yatağa yatmayın sakın içine girmeyin!


2)PİJAMA, PİJAMA, PİJAMA!


Yattığınız kıyafetle kalkıp gezmek yine beyninize yine yatakta kalmakla benzer bir mesajı verir. Eşofman ya da pijama takımınızın olmasına gerek yok. Ev kıyafetlerinizden iki tişört iki eşofman altını kafanızda pijama olarak etiketleyin. Sadece yatarken onları giyin ve uyanır uyanmaz değiştirin. Böylece beyniniz uyku zamanın sona erdiğini anlayacak ve daha dinç hissedeceksiniz.


3)Kahvaltı? Bir bardak su kahve?


Elinizi yüzünüzü yıkadınız, dişlerinizi fırçaladınız. Şimdi, size ne iyi geliyor? Hafif bir kahvaltı? Bir bardak kahve? Limonlu su? Bedeniniz neyi istiyorsa onu verin.

4) DÜ-ZEN!

Yemekten sonra yanımıza en az bir litre su alıyoruz. Masamızı siliyoruz, etrafı düzenliyoruz. Yerlerde dünden kalkan silgi parçaları varsa hızlı bir süpürge yapıyoruz. Ardından bugün neler yapmanız lazım? Kendimize çok yüklenmeden liste yapın. Duş mu alacaksınız yazın. Film mi izleyeceksiniz yazın. Onları yaptıkça bunum verdiği mutlulukla emin olun listeyi daha çok tamamlamak isteyeceksiniz. Bitiremediniz mi? Sorun değil! Yarınlar hep bitiremediğimiz işler için varlar!

5)Yapmak istemediğiniz işe vücudunuzu zorlamayın.


Evet matematikten nefret ediyor olabilirsiniz. Normal. Biraz Türkçe çözdükten sonra aslında ufak ufak kolay örneklerden giderek bebek adımlarıyla ilerlememek için bir sebep yok ama! Sadece kendini kasmayın. 'Yapmak zorundayım, öğrenmem lazım.' gibi şartlandırmalar beyninizi ve bünyenizi daha çok strese sokmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

6) Bakım!

Evet. Evet. Karantinadayız dışarı çıkmıyoruz. Ama bu kendimize bakmamız anlamına gelmez. Saçlarınız yağlandığında duş almayı ertelemeyin. Aksine bunu da bir rutine sokun. Beynimiz rutinleri sever. Duştan sonra saçınızı yapın, maskenizi yapın, ojenizi sürün. Erkekler mutlaka tıraş olmaya devam edin hatta yeni sakal şekilleri deneyebilirsiniz nasılsa herkes evde! Emin olun bu sizi gerçekten çok daha iyi hissettirecek.

7) Yeni hobiler!

Evdeki tüm zamanımızı ders çalışmayla geçirecek haliniz yok elbette. İnanın internet derya deniz. O kadar çok bilgi ücretsiz sunuluyor ki inanamazsınız. Köşede dekor olarak kullandığınız o gitarı elinize alın ve çalmayı deneyin. Ya da dil kursları. İstemediğiniz kadar video var! Açın birini ne kaybedersiniz sonuçta? Ben söyleyeyim hiçbir şey!

8) ERKEN KALKMAK!

Şimdi birincisi beyler bayanlar dırırırırırımmm duymanızı asla istemediğiniz bir şey olsa bile GECE DERS ÇALIŞMAK, SABAHLAMAK BÜNYEYE İYİ DEĞİL. Bunu bir gece kuşu olarak söylüyorum. Öğlene kadar uyumayı benden çok kimse sevemez. Fakat yıllardan beri öğrendiğim şu eğer ki sekizde kalkıp öğlen bir saat şekerleme yaparsanız inanın günü daha fazla yaşıyorsunuz. Ama on birde on ikide kalkarsanız siz daha ne olduğunu anlamadan gece oluyor. Evet gece çalışmayo daha verimli buluyor olabilirsiniz ama çoğunuz hala gelişme çağında olan öğrencilersiniz. Bu yüzden bedenimizi uykuya ama sıradan bir uykuya değil GECE UYKUSUNA İHTİYACI VAR.

Ve bu da bizi yazımızın sonuna getirmiş oluyor. Beğenip kanalıma abone olursanız... Durun ora bura değildi. Herneyse zaten benim youtube kanalım da yok. Eğer yukarıdakileri uygulamaya başlarsanız lütfen yorum yapın ve gelişmeleri beraber takip edelim.

Bu arada unutmayın bu bir verimlilik yarışması değil! Her gün farklı yemek denemeniz, evde sürekli spor yapmanız ya da sürekli ders çalışmanız gerekmiyor. Bu yazıdaki amaç ruhsal sağlığımızı daha iyi seviyeye getirmekti. Bir şey yapmak istemeseniz de sorun değil. 

Unutmayalım;

Fırtınalar zor olabilir,
ama güneş daima geri döner <3