Daha altıncı ayını yeni doldurduğum yolculuğumun hakkında
siz Dünyalılara ne kadar şey verebilirim emin değilim açıkçası. Bunun sebebi
benim henüz tam olarak bir minimalist gibi hissetmemem. Bildiğiniz ya da
bilmediğiniz üzere şu an ailemle yaşıyorum ve ailemle yaşadığım evi
minimalleştirme gibi bir seçeneğim yok ne yazık ki. Kendi yaşadığım çemberi
olabildiğince bu felsefeye uydursam bile tam olarak bir şeyleri başarmış ya da
bitirmiş gibi hissetmiyorum. Gerçi bu hayat boyu süren bir yolculuk bitmesi pek
mümkün değil.
İlk önce benim hikayem ile başlayalım. Zira yazıyı bölmek
istemiyorum.
Ne kadar altı ay desem de aslında altı ay değil de iki yıl
önce başlangıç yapmıştım ben minimalizime. Hem de beş ya da altıncı adımı
sayılabilecek bir yerden. Ruh eşim onunla tanıştığım zamanlar benim hayatımdaki
bazı insanların sırtıma gereksiz yük olduklarını göstermişti. Bu insanlara
söyleyemediğim boğazıma takılan kelimeler, her özel günlerde onlarla konuşma
zorunluluğu hissetmem. Aslında bu bizim kültürümüzün bir parçası sayılabilir.
Kötü bir parçası.
‘Şşşt öyle denmez!’
‘Neden?
‘Denmez işte.’ (El Alem 'Ne?' Mi Der)
Biz bunlarla büyütüldük haksız mıyım? Aslında hiç kimse
bunların bizi ne denli gereksiz ve manasız şekilde mutsuz ettiğinin farkında
değil. Böylece hayatımda belli başlı insanlara gerçekten onlar hakkında ne
düşündüğümü söyledikten sonra ile başladı hepsi.
‘Şimdi sana gerçekten senin hakkında ne düşündüğümü söyleyeceğim. Ama bunun bir bedeli var tıpkı hayatta her şeyin bir bedeli olduğu gibi. Bunun bedeli ise birbirimizi silmek olacak. İstersen sende söyleyebilirsin ne düşündüğünü. Fakat bunlar bir kez yüzeye çıktığında zaten hiçbir şey eskisi gibi olamaz. Zoru zoruna ilişkimizi devam ettirmek yerine söyledikten sonra birbirimizi tanımayacağız.’
Bir oyun gibi. İlk önce en yakın arkadaşım. Ardından iki
yıllık platonik olduğum çocuk. Karşımdaki kabul etmese de ya da şartları
yumuşatmaya çalışsa da benim duruşum kesindi. İlk etkisi muazzam bir acı
şeklinde döndü bana. Fakat daha sonra hayat denizinde yol almaya çalışan
teknemden ağır taşları attıktan sonra yani inanılmaz derecede hafiflemiş
hissettim.
Bu hissi sevdim. Arkadaşlarımı seçmeye, rehberimi
temizlemeye başladım. Ardından sosyal medya hesaplarımın bir kısmını kapattım.
Çünkü insanların yalan mutluluklarını görmek beni daraltıyordu.
İşin bu kısmından sonra bu olay biraz duraksadı. İki yıl
kadar. Çünkü zaten ben ne yaptığımdan ya da neyin beni tam olarak
rahatlattığından emin değildim. Sadece ‘az insan öz insan’ olgusu ile hareket
etmeye başlamıştım o kadar.
Devamını tam olarak anlayabilmeniz için biraz kişisel
hayatımdan bahsetmem gerekiyor. Beni uzun zamandır takip edenler bilir babam
ile yıldızlarımızın hiç barışmadığını. Bu yüzden hiç ‘Normal’ sayılabilecek bir
kız gibi yetişmedim. Dolaplar dolusu kıyafetlerim, çantalar dolusu bebeklerim
gibi benim için aşırı insanlar için normal sayılabilecek şeylere sahip olmadım.
Durum böyle olunca ben uzunca bir süre ‘bir şeyimin olmadığını’ düşünüp
duruyordum. Üniversiteye başladığım zaman elime para geçti ve eksiklerimi
kapatmaya başladım.
Fakat bir noktada bir ipin ucunu kaçırmış olmalıyım ki bir
anda kendimi benzer ayakkabının üç farklı modeli ile buluverdim. Evet, hepsi
indirimden alınmış ayakkabılardı, normal bir kız için normal bir rakamdı ama
benim için fazlaydı. Gerçekten fazla. Bu
dönemden birkaç ay sonra ben belgesel izlemeye sardım ve o arada siteleri
kurcalarken denk geldim minimalizm belgeseline.
Minimalizm nedir?
Sevdiğimiz ve kullanışlı olan şeyleri hayatımızda tutmaktır
bana göre. Mesela bazı kıyafetler vardır dolabımızda. Giymeyi sevmediğimiz ama
aynı zamanda atamadığımız. Ya da ‘Zayıflayınca giyerim.’ Diye tuttuğumuz veya
annenizin asla atmanıza izin vermedikleri. Eski erkek arkadaşınızın hediye
aldığı. Hiç zevkinize uymayan ama sırf babanız hediye etti diye duran. İşte
onları hayatımızdan çıkarmak minimalizimin bir adımıdır. Sorgulamadan,
düşünmeden ve sevmeden aldığımız kalabalık yapan onca şeyi bırakmaktır. Sadece
bir eşya ile sınırlı değil olay.
Rehberimizde tuttuğumuz ve aylardır
aramadığımız onca insan.
Yılda ayda bir konum güncellediğimiz Swarm hesabımız.
Ne zaman üye olduğumuzu hatta alışveriş yapıp yapmadığımızı hatırlamadığımız
sitelerden gelen onlarca reklam e-postası.
Minimalizm aslında sadece daha azı ve daha çok sevdiğiniz
şeyler ile bilinçli yaşamak için basit bir yaşam mesajıdır.
Neden minimalizm?
Tüketimin bir zorunluluk haline getirilmeye çalışıldığı bir
çağdayız. Bu çağın bize dayatmalarından kaçmak için aslında bir kapıdır
minimalizm. Bize hep bir şeylerin ‘daha büyüğüyle’ ya da ‘Daha fazlasıyla’
mutlu olabileceğimizi söyleyenlere inat daha azıyla çok daha kaliteli bir yaşam
sürebilmenin anahtarıdır aslında. Bu yüzden minimalizm gereklidir bana göre.
Nasıl Minimalizm?
Belli kuralları yoktur illa uymanız gereken. Kendi ajandanı
yap (bullet journal) furyasını kesinlikle duymuşsunuzdur. .Aynen onun gibi.
Düşünce tarzını oluşturan belli başlı yapı taşları var. Binanın temelleri gibi.
O temelleri attıktan sonra nasıl ve ne kadar minimalist olacağınız size kalmış
bir durum.
Nereden başlamalıyım?
İlk adım farkındalıktır. Bu yazıyı ben yazdım diye değil de
gerçekten minimalizmi merak ettiğinizden dolayı okuyorsanız bir şeylerin
farkındasınız demektir. Bu adım tamamen okuma ve izleme yani öğrenme eylemi ile
gerçekleşir. Bende değişim yaratan belgeseli söylemiştim (minimalizm önemli
şeylere dair bir belgesel) o belgeseli mutlaka izlemenizi tavsiye ederim.
Azla Mutlu Olmak - Francine Jay
Sade- Begüm Başoğlu
Derle, Topla, Rahatla - Marie Kondo(Minimalizm için kitap önerileri)
İkinci adım ise harekete geçmektir.
En kolay vazgeçebileceğiniz en dolu yerlerden birinden başlayın!
Bu ne demek? Genelde minimalleştirmeye kıyafet dolabından
başlanılması tavsiye edilir. Benim için en kolay yer orasıydı. Çünkü
kıyafetlere aşırı derecede bağlı değildim. Fakat bir başkası için bu kitaplığı
olabilir. Bu yüzden diğer dolu alanlara göre en kolay vazgeçebileceğiniz
yerlerden başlamanızı tavsiye ediyorum.
Kıyafetlerini çok seven bir insana ‘Kıyafet dolabını
minimalleştireceksin!’ diye baskı yaparsanız o insanın minimalizm ne kadar
işine yaracak olursa olsun bu yaşam biçimine karşı tavrı emin olun ki
değişecektir.
Minimalizime başlamak için alan örnekleri: Kitaplık, baza
altı, kıyafet dolabı, çalışma masası çekmeceleri, dolapları, makyaj
malzemeleri, banyo dolabı, anı kutuları.
Eğer bir eşyayı altı aydan az süre içinde kullanmadıysanız
lütfen ona yol verin. Kıyafetler için bu
süre bir yıla kadar önerilebiliyor. Düşünmemeniz gereken tek şey şu ‘Buna sonra
bir şeyler yaparım, bu sonra lazım olur.’ İnanın o şey lazım olmuyor. Olsa dahi
yenisini gidip satın alıyorsunuz.
Adım adım minimalleşin bir anda evi çöpe atmayın!
Aslında kullanılabilecek hiçbir şeyi çöpe atmayın.
Kıyafetlerinizi yakın arkadaşlarınıza, durumu iyi olmayan insanlara ya da
kıyafet toplama kumbaralarına atabilirsiniz. Kitapları kütüphanelere… Asla
kullanmadığınız, kullanmaya kıyamadığınız defterleri birilerine…
Her adımı sindirmek için kendinize mutlaka zaman tanıyın.
Bir anda böyle bir yaşam tarzını her insan kaldıramayabiliyor. Kendiniz için en
zorunu en sona saklamaya çalışın fakat kesinlikle boşvermeyin!
Harekete geçme aşaması bittikten sonra en zoruna geldik
şimdi.
Bulunduğumuz durumu muhafaza etmek!
Bir şeyleri sırf indirimde olduğu için stoklamaya
çalışmamak, canımız sıkıldığı için mağazalara girip alışveriş yapmamak
bunlardan sadece iki tanesi. İhtiyacımız olanı olduğu kadar almak. Bu kadar
basit aslında. Nefsimize hakim olmak.
Bu yola neden çıktığınızı hatırlamanızı
öneririm size her seferinde. Daha fazlası size mutluluk vermedi değil mi? Şimdi
sıra daha azı ile mutlu olmayı denemekte.
Okuduğum bir kitabın yazarı ‘Kısa vadeli ödüller yüzünden
uzun vadeli ödüllerin değerini azımsamaktan bahsediyordu. Bunu durumumuza şöyle
uyarlayabiliriz. Evet o kazağı alman seni şu an mutlu edecek ve belki bir saat
daha. Ama daha sonra o kazak eskiden dolabında bulundurduğun onlarca kazaktan
farklı olmayacak senin için. Sahip olma dürtüsünün bizi gerçirmesine izin
vermeden devam etmeliyiz. Deneyim eşyadan daha önemlidir. Bugün almak istediğin
kazağı, yarın seni kendine mıknatıs gibi çeken o ayakkabıyı almazsan belki bu
yaz o rüyalarını süsleyen ülkeye gidebilirsin?
Daha fazla Minimalleşmek
Yukarıda demiştim ‘aslında en zor kısmından başlamışım ben
minimalleşmeye’ diye. Eşyalarınızı,
evinizi bitirdikten sonra sıra hayatınıza geldi. Yine bir adım geriden
başlayarak ilk önce yıllardır temizlemeniz gereken bilgisayarınızı temizleyerek
başlayabilirsiniz işe. Ardından sosyal medya. Burada mühim olan şey birazda
sizi mutsuz edip etmemesi. Misal ben bir zamanlar Instagram hesabıma o kadar
gereksiz insanı kabul edip takiplerine geriş dönüş yapmıştım ki girdikçe asabım
bozuluyordu. Yani o gülen kızın mutlu olmadığını sevgilisinin arkasından
saydırdığını biliyorsun ama bir durum atıyor ‘Bebeeeeğiiim’ mıç mıç. Böyle
gereksiz heyecana strese hiç gerek yok. Hesabı sil gitsin. İnan varlığına
ihtiyaç bile duymuyorsun.
Bir yıldır aramadığın insanların numaralarını sil
rehberinden. Bırak yirmi kişi kalsın ama hepsiyle en az bir kere görüşüyor ol
ayda.
Daha az insan daha az sorun demektir. Sizi tenzih ederim bu
konuda.
Bunu yaşamının bir parçası haline getirmek
Evet, ben bu adıma kadar henüz gelemedim. Ama bir noktadan
sonra yukarıdaki maddelerin hepsi bir hayat tarzı haline geliyormuş.
Her insanın hayata bir boşlukla geldiğine inanıyorum.
Kalbimizde doldurulması gereken kocaman bir boşluk. Bunun ne olduğunu ileriki
yazılarımdan birinde açıklayacağım inşallah. Gerçekten ne olduğunu bulana kadar
çoğu insan ruhundaki bu kara deliği eşyalarla beslemeye çalışıyor.
İnanın o boşluğun ihtiyacı olan şey eşya değil.
Kendinize dikkat edin dünyalılar.
Dipnot,: Kolajların hepsi bana aittir. İzinsiz (ç)almayınız.
Minimalizm hakkında güzel ve doyurucu bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık. Aslında minimalizm ile yakın fikirlere sahibim. Ama tam olarak kabullenmek ve benimsemek bir hayli zaman alacak mutlaka.
YanıtlaSilçok teşekkürler :D
Silson zamanlarda daha sık rastlıyorum minimalistlere,acaba nasıl olunuyor diyorken bu yazıyı yayınladığını gördüm.Çok bilgilendirici,sorularımı yanıtlayıcı bir yazı olmuş,emeğine sağlık!
YanıtlaSil''Her insanın hayata bir boşlukla geldiğine inanıyorum. Kalbimizde doldurulması gereken kocaman bir boşluk. Bunun ne olduğunu ileriki yazılarımdan birinde açıklayacağım inşallah. Gerçekten ne olduğunu bulana kadar çoğu insan ruhundaki bu kara deliği eşyalarla beslemeye çalışıyor.
İnanın o boşluğun ihtiyacı olan şey eşya değil.''
O ileriki yazıyı merakla bekliyorum şimdiden.
Muhteşem bir yazı ! elinize sağlık. Minimalizm epey uzun zamandır gündemimde. Dolap temizliklerim meşhurdur, şimdilerde bunu salon büfesine de uygulayacağım. Onlarca bardak, onlarca fincan, çay bardağı, 12 kişilik yemek takımları vs. o kadar gereksiz buluyorum ki artık. Arkadaşlarım benimle pazara, alışverişe çıkmak istemiyorlar :) Zira onların dolabındaki eşyaları biliyorum ve benzerini almaya çalıştıklarında buna ihtiyacın var mı? diye soruyorum. Onların lügatine de yerleşti bu soru cümlesi :)
YanıtlaSilBence dediğiniz doğru bu bir açlık ve boşluk doldurma. En sondaki cümlede cuk oturmuş yazıya, eşyaları kullanın, insanları sevin !
kesinlikle çünkü tam tersi bir işe yaramıyor :)
Silçok güzel yazıydı. iyi bişi tabikide minimalleşmek, sadeleşmek. temizlik tabiii önceliklen. ivit önce nesne temizliği. genelde iki yıl kullanmadığın eşyalardan kurtulmak, vermek. sonra insanlar ivit. insanları affetmek ve onlarla iletişimi kesmek ivit. sen de demişsin. affetmek ama büyüklük göstermeden yaniii. sonra da ruh kalp beden ve akıl temizliği geliyoo. beden temizliği, yediklerimiz yanii, bedenimize zararlı şeyleri sokmamak, elden geldiği kadar. sonra akıl temizliği, zihni boşaltmak, gereksiz bilgileri unutmak, zihin boş olsun ki güzel şeyler girebilsin :) ruh temizliği, sanat, doğa, estetikle doldurmak, kalp temizliği, kullanmadığımız duyguları da atmak :) kalbi iyilikle doldurmak, zor olsa da yanii, insanlarla barışmak, insanlarla uğraşmamak, olaylarla da, sadece genel kavramlarla ilgilenmek :) çokzel bişi ivit yaptığın kiiiii :)
YanıtlaSilsanat,doğa o kadar önemli ki
SilDerli toplu ama doyurucu bir yazı olmuş.Emeğine sağlık.
YanıtlaSilModern hayat bizi fakirleştirdi.Zira aslında ihtiyacımız olmayan bir çok nesne ihtiyaç haline geldi.İsmini hatırlamadığım bir düşünür "fakirlik mal azlığı değil ,ihtiyaç çokluğudur" demiş.
Bahsettiğiniz o boşluk nesne ile doldurulmaya çalıştıkça daha da büyüyor.
asla doldurulamıyor asla doyuramayız da o zihniyeti. Söze bayıldım!
SilÇok güzle bir yazı olmuş. Detaylı, doyurucu, kapsamlı bir yazı. Minimalizmin insanlara pozitif duygu durum getireceğini düşünüyorum.
YanıtlaSilkesinlikle öyle oluyor.
SilHarika, dolu dolu bir yazı olmuş. Minimalizm ile ilgili kafamdaki sorulara yanıt bulabildim. Ellerine, emeğine sağlık. Sevgiyle kal.. 💙
YanıtlaSilne demek <3
SilŞu repliğe bayıldım aynen 'bu açlık asla dindirilemez' şöyleki bu kış bi kazak alıyoruz bi dahaki kış bi daha alıyoruz, bir sonraki kış bi daha bi daha bunun bir sonu yok! buna dur demek bizim elimizde aslında :)
YanıtlaSilkesinlikle. Yoksa asla yetmiyor.
SilHayatın her alanı için geçerli bu..Az ama öz olsun.
YanıtlaSilkesinlikle :)
SilGerçekten harika bir yazı olmuş. Bu alanda deneyimle harmanlanan ve doyurucu içeriklere rastlamak oldukça güzel. Bahsettiğiniz belgeseli izlemiştim, ondan çok daha önce 250 kadar kitabımı bir kuruma bağışladım çünkü "Belki bir gün okurum" diyerek yıllarca saklamıştım. Kıyafetlerimde de aynı şeyi yaptım. En beğendiğim ve sade şeyleri satın alıp uzun süre kullanıyorum. İnanın karmaşık ve sayısız şeyle dolu bir hayat çok fazla kafa bulanıklığı demek. Yazınız için müteşekkirim.
YanıtlaSilÇok fazla renk desen karmaşası insan beynini yoruyormuş farkında değilmişiz. Bir nebze bile kendinizden bir şeyler bulabildiyseniz ne mutlu bana
Sil