Özellikle bu cümleye ayar olma sebebim kısmen benim kişisel
hayatıma dayandırılabilir. Bugüne kadar olan gözlemlerimden kendi cinsimle
ilgili vardığım sonuçlardan birisi de aslında kadının güçlü olduğunu erkeklere
değil kadınların kendisine söylenmesi gerekliliğidir. Çünkü kadını güçsüz
görenlerin geneline baktığımız zaman erkekleri değil yine kadınların
kendilerini görüyoruz. Bu konu aslında tartışmaya çok açık ve ben böyle
yazdığım için bana taciz, tecavüz olaylarını delil göstererek konuşanlar
olacaktır. Ama buradaki düşüncelerim madalyonun diğer yüzüdür. Hatta ben birçok
sorunun kökeninin bu olduğunu düşünüyorum. Kısaca çoğu kadının erkeğe kendini
koşulsuzca teslim etmesi.
Hani diyorlar ya ‘Sevgi bir ihtiyaçtır.’diye. Ben buna
inananlardan değilim. Bence sevgi lükstür. Her anne baba çocuğunu sevmez o
kadar da sanılanın aksine. Biz her zaman sevgiyle dünyaya gelmeyiz. Evet,
varlığında her şey daha parlak, daha güzel, daha mavi gözükür fakat yokluğu da
yine sanıldığının aksine cehennem kırmızısı kadar acı verici değildir.
Bu konu nereden açıldı size neden bunları anlatıyorum oradan
başlayalım en iyisi. Sosyal medyada hatırı sayılır takipçiye sahip bir hanım
kızımız var. Bu hanım kızımız kocası ile evlenirken epey sıkıntı çekmiş. Aile
vermek istememiş, adam haberlere falan çıkmış gibi olaylar sonunda mutlu bitti
denilmiş. Yani aile kızın adamla evlenmesine izin vermiş. Ardından bahsi geçen
kızımız cilt kanserine yakalanıyor ve işte burada işin rengi değişiyor. Ne
kadar sosyal medyada destekçisi, moral vereni olsa da kocası olacak insan
demeye utandığım adam kadını acil servisin önünde ‘Senin hastalığından bıktım.’
Darp ediyor. Olayı ilk haber sitelerinde
okuduğumda doğruyu söylemek gerekirse üzülmüştüm kadın için. Hala üzülüyorum
fakat aslında kadının kendini lanse ettiği kadar suçsuz olduğuna inanmıyorum.
En azından benim adalet terazimde değil. Kadının ne durumda olduğunu merak
ettiğimden ötürü profiline girip biraz göz attım. En azından ailesi destek
olmuştur herhalde diye düşünerek. Keşke girmeseydim ve keşke o kadın hakkındaki
düşüncelerim değişmeseydi. Profiline tutturulmuş yazıları okuduğum an zaten
bakış açım değişti.
‘Çok şey istemedim korunmak korlanmak istedim. Sadece birazcık sevilmek istedim. Hepsi buydu tek suçum güvenmek…’
Bu bir profildeki yazılardan bir kesit
Bir erkeğin ağzından bunu duyma olasılığınız herhalde
milyonda birdir. Çünkü erkek dediğin varlık ataerkil düşünce yapısı yüzünden
birazda sevgisiz, bağımsız ve tek başına ayakta durabileceğini bilen bir
varlıktır. Evet, biz kadınlar daha duygusalız. Fakat hiçbir sebep kendini
birinin kollarına koşulsuz bıraktığını haklı çıkarmaz. Gerçekten böyle
kadınlara ‘Sen Bihter Ziyagilsin, kendine gel!’ diyesim geliyor.
Ama bunu işte şöyle formüle etmek zorundayız. Bu erkeğe de anlam katar kadına da… Bu duyguları koruyalım ama kadın evinde üretimden çekilip bütün istikbalini bir adamın vicdanına, aşkına, samimiyetine, günün sonunda bir gün aklının karışmasına yanılgılarına bırakmamalı.
Bunu mantıklı bir insan söylemez, söyleyemez. Biz insanız,
hiçbirimiz kusursuz değiliz. Senin için onlarca belki de yüzlerce fedakarlık
yapan birisi için bile –kadın erkek fark etmez- bir ‘Acaba?’ kapısı
bırakılmalıdır çok da abartmadan.
Kendi kendimizi koruyabilecek fiziksel güce sahip olmasak
dahi Yaratıcı bize bu gücü dolaylı yollardan kazanabilmemiz için daha karmaşık,
analitik düşünebilen bir beyin vermiş değil mi? Kendi kendimizi sevmek için
aynaya baktığımızda gördüğümüz yüzün gurur duyabileceğimiz şeyler yapmış olması
için de aynı zamanda.
Ben ne zaman bu lafı birisinden duydum –inanın gerçekten çok
duydum- hep benzer profil çiziyorlar.
Ailesi tarafından dışlanmış / hor görülmüş
Belli bir sosyal statüye ulaşamamış
Maddi bağımsızlığı yok
Kendini geliştirememiş
Hep benzer çizgiler benzer sözler ama aynı gözyaşları.
‘Eşeği sağlam kazığa bağlamak.’ Diye bir söz var mutlaka
duymuşsunuzdur bir yerlerden. Hayatta kötü, sarsıcı şeyler olabilir ben bunu
kabul ediyorum. Fakat elimizden gelen her önlemi almalıyız ki o eşek kaçmasın.
Sadece mantıkla düşünmek insanı hep iyi ya da isteyeceği bir yola sürüklemez
ama kalbinizle düşündüğünüz zaman işte o zaman çok daha acı verici çok daha
keskin yollara sürüklenebilirsiniz. Önemli olan o dengeyi tutturabilmek.
Bunları söyleme hakkını kendimde bulmamın bir sebebi var.
Sadece bir haykırış bir hayata dair eleştiri olduğundan ötürü değil. Ben
sevgisizliğin zaman zaman iliklerime kadar hissedebildiğim bir evlilikte
büyüdüm. Ergenlik çağımda bende bu
ablalar gibi ‘Sevilmek istiyorum.’ Naraları attım, evet, bunu inkar etmiyorum
ama bu ergenlikte kaldı. Bunu bir nedenmiş gibi gösterip kendinizi ulu orta
yerde acındırmanız kadınları güçsüz gösteren şeydir bence. Sanki sevgiye,
ilgiye, şevkate mecbur bir türmüşüz gibi. Bu sevgisizlikten güç alıp dik durmak
her yiğidin harcı değil. Bu yüzden zor olan seçenek zaten. Fakat kolaya
kaçanları hayat zaten sevmez.
Bitirirken yine olmayacaktır ama ben yine de iki kelam
edeyim. Kimse bana burada ‘Bırak insanlar hayatını nasıl yaşıyorsa yaşasın.’ Demesin
lütfen. Çünkü benim eleştirdiğim bu insanlar hayatlarını kapalı kapılar ardında
yaşamıyorlar.Eğer eleştirilmek istemiyorsan absürd insanlarla uğraşmak
istemiyorsan bu işe girmeyeceksin. Bu kadar basit bir denklem.
Sonuçta hayatta her şeyin bir bedeli vardır.
Onu bende izledim. Kadin gercekten ezilmis. Ama bunun sebebide yine kendisi. Cok dayak yedim durdum o evde diyo. Arkadasim sen boks torbasimisin. Elini kaldirdigi an ceker giderim. O tokati atmaya bile cesaret edemez. Sen kendine hangi hayati yakistirirsan onunla sinanirsin yani. Ben calismiyorm evet ama basima bisy gelse evide ter ederim calisirimda. Dim dik durur kizimada bakarm. Bunu diyebilmeli kadinlar.
YanıtlaSilhelal olsun ablam ya
Silişteee güçlüsün seen daha da güçlü olursun ki zamanlaaa :)
YanıtlaSilöyle miyim :(
SilHer kadın güçlüdür yeter ki gücünün farkına varsın...
YanıtlaSilKesinlikle!
Sil