Üniversite Nedir? Ne değildir?



Tekrardan merhaba sevgili dünyalılar. Instagram’da soru bankası satan bir yayınevinin sayfasında ‘Bir sene sık dişini seneye üniversite çimlerinde uzanacaksın.’ Sözünü gördükten sonra kafası atan Elena bu yazıyı yazmaya karar verdi.

En büyük hurafe ile başlayalım. ‘ÜNİVERSİTE ORTAMI ÇOK FARKLI.’


Allah aşkına insan aynı insan üniversitedekiler uzaylı değil sonuçta. Böyle olunca üniversite nasıl farklı olabilir? Sorun insanların cahilliği. Evet, gerçekten böyle. Üniversite iki tip insana ‘FARKLI’ gelebilir.

Tip 1: Daha önce yaşadığı (ya da doğduğu) şehirden hiç ayrılmamış insanlar. Bu insanlar sürekli benzer tip ve aynı kültür yapısına sahip kişiler ile tanıştıkları için  ülkenin dört bir yanından gelen insanlarla aynı ortamda bulunmak onlara aşırı farklı gelir.

Tip 2:
Hayatın sillesini yememiş insanlar. Herkesin olgunlaşma vakti farklıdır. Olgunlaşma dediğimiz şey ise zaten kazık yemek ve bundan ders çıkarmaktır. Bazıları vardır ki üniversiteye kadarki olan eğitim hayatları onlara rüya gibi gelmiştir, sürekli lisenin veya ortaokulun özlemini çekerler, kazık denebilecek bir olay başlarına gelmemiştir. Durum böyle olunca üniversitede yedikleri kazıklar, gördükleri iki yüzlülükler haliyle onlara ‘Çok farklı’ gelecektir.

Okulun ilk gününden çekinenler için dipnot: Öğretim hayatı boyunca on kadar okul değiştirmiş ve okulun ilk gününden nefret eden biri olarak söylüyorum ki korkacak bir şey gerçekten yok. Zaten üniversitede herkes sizin gibi yeni olacak. Bu yüzden arkadaş bulmanız kaçınılmaz olacaktır. ^^

Klasikleşmiş bir üniversiteli görüntüsü: ‘ÇİMLERE UZANMAK’


Belki birinci sınıfın ilk zamanları ve hazırlık döneminde olabilir. Yine de kaliteli hobiler edinebileceğiniz, kulüplere katılarak özgeçmişinize en ufak bir artıyı bile kar saymanız gereken bu dönemde çimlerde çok vakit geçirmenizi önermiyorum. Kolay kolay da zamanınız olmuyor zaten. Ya eve gidersiniz, ya arkadaşlarınız çağırır ya da sınavlar….

Nasılsa arkadaşım yerime imza atar: ‘DEVAMSIZLIK MEVZUSU’


Hangi bölümde okursanız okuyun şöyle bir gerçek var. Ders derste öğrenilir. Ve bazı hocalar yoklamayı kendileri alabiliyorlar veya sınıfı sayabiliyorlar. Mimlenirseniz eğer bu inanın istediğiniz en son şey olur. Bunun haricinde her dersin o dönemdeki toplam saatinin dörtte biri kadar devamsızlık yapabiliyorsunuz sanırım. Ve bu devamsızlıklar genelde günü gününe sisteme girilmez. Sizin saymanız gerekir. Mutlaka minik bir deftere yazın ki daha sonra BB ile geçtiğiniz dersiniz devamsızlıktan yanmasın.


‘YATA YATA BİTER.’


Arkadaşlar bu cidden yalan. Hadi yine mantıklı düşünelim. İlk rakamları öğrettiler sonra dört işlemi. Ardından cebir girdi olaya. Her adımda daha da zorlaşırken üniversitenin kolay olma ihtimali ne acaba? Ki çoğunuz kendinizi tam anlamıyla parçalayarak girdiniz bölüme.
Eğer dersleri haftalık ya da günlük tekrar yapmazsanız ve her şeyi sınav dönemine bırakırsanız yetiştiremeyip kalma olasılığınız çok yüksek.

‘KESİN İŞ BULURSUN. BİLEĞİNDE ALTIN BİR BİLEZİK VAR’


O altın bakır oldu nine haberin yok senin. Sakın kazandınız diye yan yatmaya başlamayın. Üniversite mezunları işsiz diyorlar ya. O mezunlar ellerinde sadece bir diploma ile mezun olanlar. Hiçbir sosyal topluluğa katılmayanlar, hiçbir sertifika almayanlar. Girdiğiniz an –hangi bölümde olursanız olur- ilk önce dilden başlayarak kendinizi geliştirmeye başlayın. Mezun olduğunuzda elinizde bir yığın belge olsun.


‘Hocalar hiçbir şey öğretmiyo yeaaa’


Üniversiteyi lise sanmayın. Size bilgi hazır verilmez. Siz hocaların peşinde koşarak, anlamadığınız yerleri defalarca anlatmasını isteyerek, kah soru bulup götürerek anlamak zorundasınız. 
Bazı üniversiteler var gerçekten hocalar aşırı derecede egolu olabiliyor. Ama bunun kolay olacağını kimse size söylemedi.

‘Hocalara yalakalık yapmak’


Bu biraz tembel ve aptal insanların çözümü benim gözümde. İnsanoğlunun kafasına koyduğu zaman yapamayacağı şey yoktur. Birde veya ikide olmasa üçte mutlaka geçersiniz o dersi. Hocalar sizin yüzünüzü isminizi bilmesi genelde artıdır ama yine de çok sivrilmeyin, göze batmamaya çalışın.

Not Tutma Mevzusu


Bu bölümden bölüme değişen bir durum. Şöyle ki bazı bölümlerde hocalar tamamen slaytlardan işlerler, okurlar en fazla bir iki ekleme yaparlar ve bu slaytlar sizde vardır. Bazılarında hocalar kitap ister. Kafanız kadar kitaplar. Ve  bunlardan işlerler bazen ekleme bazen çıkarma yaparlar. Bazıları sadece yazarlar, yazarlar ve yazalar. Yazdıklarına bazen üst sınıflardan veya bölümün fotokopicisinden ulaşabilirsiniz. Bunları dersler başladığı anda öğrenmeniz gerekiyor. Ve eğer not tutulması gerekiyorsa birilerinden almak yerine kendiniz not tutun. Çünkü başkasının yazdığı yazıdan, kısaltmaları anlamama olasılığınız bulunmakta.

Aklıma gelenler bu kadar. Eğer eklemek istediğiniz  şeyler varsa aşağı düşünce olarak bırakırsanız sevinirim.

13 yorum:

  1. 😊 üniversitede acayip bir akademik hayatın olduğu bilimle iç içe olacagimi sanmıştım ta ki birinci sınıfta sağolsun hocamızın biri gelip tahtaya kitap adı yazıp hiç konuşmadan gittikten sonra anladım öyle olmuyormus🤣

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ahahahha ya evet aynen öyle oluyor. Hayaller vs hayatlar :D

      Sil
  2. Olsun universite ortami coook fakli:D saka saka dediklerine son derece katiliyorum dusuncelerimin yaziya cevirilmis hali olmus resmen baya begendim :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. senin yazında kendimi gördüm zaten ben :D iyi anlaşırız bence :D

      Sil
  3. Gerçekçi bir yazı olmuş bu blogu sevdim:) Hazırlıktayım ama bana hala rüya gibi geliyor biraz yatmaya da başladım açıkçası :P Ve sanırım lise boyunca hep toz pembe takıldım. Daha kazık falan da yemedim muhtemelen siftahı seneye bölüme geçtiğimde açacağım içindir :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şimdi Allah'tan başıma bir iş gelmeyecek ise hazırlıkta biraz totoyu yaymanın çok bir mazuru olduğunu düşünmüyorum diyeceğim. Kazık konusunda da sadece herkes göründüğü kadar iyi değil :( bunu aklının bir köşesine tutturursan daha az zarar görebilirsin belki :(

      Sil
  4. Üniversite ile ilgili ilk hayal kırıklığım şu olmuştu: Ben üniversiteye gidince hep zeki, çalışkan, kültürlü insanlarla karşılaşacağımı sanıyordum. Sonuçta üniversite sınavını kazanmak çok zordu. Bunu başarabilenler donanımlı insanlar olmalıydı diye düşünüyordum ama ne kadar yanıldığımı birkaç gün içinde anlamıştım. Lisedeki akıllı arkadaşlarıma üzülmüştüm. Neyse ki sonradan kazanabildiler.

    Yata yata geçme konusu bazı bölümlerde geçerli ama. Mesela ben doğru dürüst ders çalışmadan geçtim. Üniversitesine göre çok değişiyor. Ben KTÜ'de Türkçe öğretmenliği okudum. biz sürekli kitap okur ondan sınav olurduk. Ben kitap okumayı sevdiğimden hiç zorlanmadım :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. rüya gibi resmen :( evet ablam çok haklısın bu yazı yine mühendislik bölümü ile alakalı oldu sanki :D

      Sil
  5. Gerçekten rehber niteliğinde bir yazı olmuş. Üniversite adaylarının okuması gereken bir yazı :)

    YanıtlaSil
  6. Çokk kinayeli bir yazı olmuş fakat haklısısnız :)

    YanıtlaSil
  7. Üniversitede ders çalışığ asosyale bağladığım kadar başka hiçbir zaman asosyal olmadım. Bıraksınlar bu işleri.

    YanıtlaSil
  8. Not tutmaya bayılırım, çimlere uzanmaya da :)

    YanıtlaSil