Hayata Dair Eleştiriler 6: Kestirme Yol


İnsana çok fazla anlam yüklemenin bazen doğru bazen ise çok yanlış olduğunu düşünüyorum. Bu ayrım genelde düşünen insan ve düşünmeyen insan olarak insanlığın iki büyük ve net kategoriye ayrılmasından kaynaklanıyor. 

Bu yazıda bahsedeceğim meselelerin ortak noktaları sadece şu; bazı insanların çok basit ve aslında mantıksız olan ama bilgisizliklerinden, araştırmadan sadece kulaktan dolma bilgilerle hareket etmelerinden  kaynaklı mantıklı gözüken kısa yoldan dertlerini halletmek istemeleri. Bir şey feda etmeden ya da harcamadan başka bir şey elde edemezsin bir şey elde etmek istiyorsan mutlaka başka bir şey değiş tokuş etmelisin. 

Meselelere gelecek olursak biri atanamayan öğretmenler diğeri hızlı kilo verme ıvır zıvırları sonuncusu da malumumuz Çiftlik Bank meselesi. Aslında üçü de birbirinden ayrı farklı olaylarmış gibi duruyor ama temelde insanların bir şeyleri kısa kolay ve çabasız yoldan halletme açgözlülüğüne dayanıyor. 

En baştan başlayalım. Şu an güncel ve ben kendimi bildim bildim bileli asla gündemden inmeyen bir öğretmen mevzusu var. Evet, devlet belki birçok şeyde hatalı bu bilinen bir gerçek ama sürekli karşı tarafa da bir suçu atmak etik değil bence. Zira bu sıkıntı birçok meslek dalında var. Bunun kökeni ise eğitim yetersizliği. Öğrencilerin üniversiteyi uzmanlaşmak istedikleri alanın eğitimi veren bir kurum değil de iş garantisi 'Altın bir bilezik' olarak görüyor olmaları. Bunun da devamında eğitimsiz rehberlik hocaları, çocuğu çok kazansın diye o dönemin popüler mesleğine yönlendiren ebeveynler var. Şu an nasıl hukuk ve tıp fakültelerine inanılmaz derecede yığılma var ise ve öğrenim görevlileri ileriki 10 yılda bu insanların da açıkta kalacağını söylüyorsa bu zaten basit bir mantıktır. Mutlaka her dalda senin diğerlerinden daha yetkin olmanı sağlayacak imkanlar vardır. İşini seven insan bunları takip eder, bu yetkinlikleri kazanır. Şu an orada burada ağlayan işsizlerin çoğu (bizzat mühendisler ile de tanıştım) üniversite hayatı boyunca yatan, gezen, tozan mesleği ile ilgilenmeyen, mezun olunca da klavye artistliği yapan tipler. Artı olarak her şeyi devletten bekleyen zihniyeti de anlamıyorum ben açıkçası samimiyetlerine de inanmıyorum. Gerçekten sırf öğrencilere bir şeyler katmak için atama bekleyenler ile (ki öyle öğretmenler bence atama beklemez iyi insan her alanda kendini gösterir) 'üç ay yatayım her ay maaşım hazır olsun sırtımı devlete dayayayım' zihniyetindeki insanların oranı %10'a %90 olur herhalde.


İkincisi kilo verme mevzusu.  Bunu yakın bir zamanda birkaç arkadaşımla daha tartıştım ve bu konuda bana ön yargılı olduğunu söylediler. Kendimi bildim bileli ben obezite problemi olan bir anne ile yaşıyordum 'dum' diyorum çünkü annemin artık kısmen sorunu yok. Daima gündemde olan çayları haplar ilaçlar hatta şu sıralar çıkan chia tohumunu dahi basit bir mantık ile insanlara yutturulmaya çalışılıyor. Kökende bütün hepsi sizi 'Tok gibi' hissettirmeyi vaadediyor. Şimdi  dürüst olalım, bu gerçekten de bir şeylerin kolayına kaçmak değil midir? Tok gibi hissettirmek, gibi yapmak , muş gibi davranmak? On yıl boyunca çeşitli diyetler, ilaçlar, çaylar bilimum bütün zımbırtıları kullanan bir anneyi gözlemledikten sonra şu sonuca vardım. Sağlam bir dirayet, spor ve boğazı tutmak olmaz ise asla kilo verilemiyor. Verdiğinizi sandığınız kiloyu katlanarak geri alıyorsunuz. Defalarca şahit oldum buna. Bu yüzden kimse kendi dirayetsizliğinin suçunu başkalarına atmamalı. Bu yüzden de 'Yaaa acaba kimbilir ne derdi var?' düşüncesinden hoşlanmıyorum. Gerçekten bir sağlık sorunu olur orası ayrı tabi.


Sonuncu örnek ise Çiftlik Bank. Burada da yine aynı şeyden bahsedebiliriz. Gerçekten komedi gibi geliyor ama trajikomik bir durum bu. 'Mağdur' olduklarını iddaa ettikleri insanların hepsi bir yere kapatılmalı bence. Çünkü mantıksız olduğu bangır bangır bağıran bir sisteme inanabilmek, inandırılabilmek veya en kötüsü ile bir koyup beş almak gibi bir düşüncede olup açgözlülüğün kurbanı olmak insanlığın yüz karası olunabilecek bir durum. Size sormazlar mı Tanrı o beyni size süs için mi verdi?' diye. Hala buna rağmen bu 'mağdur' insanlar başka insanları suçlama derdine düşüyor.

 Bu üç tür insan da da geçerli ve genel olarak kendini aydın sanan fakat aydınlık ve uzaktan yakından alakası olmayan tek bildiği devletini eleştiren insanlar da geçerli. Asla 'Daha nasıl yapabiliriz? Nasıl değiştirebiliriz?' diye düşünmüyorlar. Sadece ellerinde makkiyatolarıyla altlarında mersedesleriyle ve kafalarında zengin birisine kapak atma düşüncesiyle birilerini eleştirmek yaptıkları iş. Bazen bu insanlara laf söyleyesim geliyor ama bu insanlar onu anlayacak kapasitede olmadıkları için kendi çenemi yormaktan vazgeçiyorum. Burada beni okuyan İnsanların birçoğunun düşünebilen insan olduğunu kanaatinde olduğum için buraya yazıyorum belki birimiz birimizin bakış açısını bir adım öteye götürür diye. 

Birkaç bir şey daha var Bu konuyla pek alakası olmayan aslında. Bizim insanımızın zarar verici derecede duygusal yaklaştığını düşünüyorum. Geçenlerle tablacılar ile zabıtalar arasında geçen bir olay sosyal bir mecrada paylaşılmış. Yorumların hepsi 'Anca sizin gücünüz ufak insanlara yeter' tarzındaydı. Hiç kimse bunun aslında yasa dışı bir şey olduğunu, ticaret yapan herkesin belli bir vergi levhası olması gerektiğinin ve devlete vergi vermesin gerektiğinden bahsetmemiş. Ama lafa gelince herkes adalet istiyor. Herkes hak hukuk istiyor. Bu şekilde aslında kökende suçlu olan insanları sadece duygusal perspektiften bakılıp onlara acınmaya devam edilirse içinde bulunduğum kaotik ortamı daha da kötüleştirmekten başka bir işe yarayacağını düşünmüyorum.Yine aşağıdaki yorumlarda yüz binlerce dolar vergi borcu olan firmaların vergileri affedilmesinden bahsedilmiş. Bunun doğruluğunu zaten savunmuyorum ama yine de kalkıp 'Ya onlar iyi affedildi, o zaman vergi kaçıran herkesi görmezden gelelim.' dense zaten şu ülkede olan adalet ve düzen kavramı da iyice yerle bir olur.

Ben karmaya inanıyorum. Kısaca özetlenecek olursa 'Ne ekersen onu biçersin.' Birçok insan kendi kendinin kurbanı oluyor aslında farkında olmadan. Etrafımızı suçlamadan önce çuvaldızın vücudumuzda batmadığı yer kalmadığınden emin olalım. 



18 yorum:

  1. "İnsan ne yaparsa kendine yapar" diye bir atasözümüz var aslında karmayı ne güzel anlatıyor. Sizin yazınızda çok güzel anlatmış:)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazım diğer yazılarıma göre biraz kopuk oldu sanki ya :(

      Sil
  2. İnsanın açgözlülüğü,ön yargıları her zaman en büyük sınavı olmuştur diye düşünüyorum. Ne ekersen onu biçersin karmayı anlatan en güzel cümle.Guzel bir yazı olmuş emeğine sağlık:))

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel bir yazı yazmışsınız, karma konusunu okumak istedim şimdi :)

    YanıtlaSil
  4. Bedel Ödemek başlıklı bir yazımda değiş tokuş meselesine değinmiştim. Üniversite -sadece öğretmenlikte değil- genel anlamıyla amacından uzaklaşmış durumda. Hem üniversiteye girenler, hem de devlet planlama noktasında yanlış adımlar atıyor. Mesela; devlete 10 bi öğretmen lazım iken üniversitelerden senede 10 binin çok üstünde öğretmen mezun oluyor. Bu da yığılmaya sebep oluyor. Diğer bölümlerde de aynı durum var. Çiftlikbank olayı ise temelde hızlı para kazanayım hırsının neticesi.
    Bu arada Meb'de Rehberlik kadrosunda çalışan bir Psikolojik Danışmanım. Öğrenci ve ailelere; ilgi, ihtiyaç ve hedefleri doğrultusunda bölüm seçmeleri lüzumunu ne kadar anlatırsam anlatayım fikirlerini değiştirmek mümkün olmuyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arif Bey sizin gibi öğretmenleri bu düşüncemin dışında tutuyorum. Benimde iki okulumda öğrencileri gerçekten ilgilerinin yeteneklerinin olduğu bölüme yönlendirmek için kendini parçalayan rehberlik hocalarım vardı. Ama herkesin gözünü para bürümüş gerçekten. Tıp fakültesi isteyen çoğu arkadaşıma 'Nede?' diye sorduğumda aldığım cevap 'Mezun olunca direk işin hazır da ondan' oluyordu. Üzücü cidden.

      Sil
  5. ay çok gündem ve güncel yazmışsıın :) karma var tabii, olumlu çekim yasası yaniii :)

    YanıtlaSil
  6. öğretmenler kısmına katılmıyorum kesinlikle , şu anki sistemle ve tabii mülakat ile öğretmen alanların hangi kritelere önem verdiğini herkes biliyor , çalışmak değil dayısı olmak önemli hale geldi , yani insanlar ne yazık ki (hepsi değil ) emeklerinin karşılığını da alamayabiliyor şimdiki düzende . Bir de o tezgahtar için bir notum var , adamın yaptığı iş yasalara aykırı ama bunun engellenmesi için gereken şey fiziksel güç müdür ? Yerlere tükürmenin özgürlük olmaması gerekiyor , bizim ülke bunu anlamıyor ne yazık ki :( Çok yazılacak şey var ama , sağlıcakla kal...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eylem Abla her alanda insanın kendini geliştirmesi mümkün dediğim gibi azimli insan hep kazanır. Benzer olay mühendislik fakültesinde de var. Her yıl on binlerce mezun veriliyor çoğu işsiz. Bakıyorsun üniversite hayatı boyunca yatmış, hiçbir şey için çabalamamış öğrenciler. Ben işveren olsam bende onlara istihdam sağlamak istemezdim dürüst olmak gerekirse. Benzer olaylar her bölümde var. Ha şu var gerçekten devlette çalışmak istese biri dediğin gibi ne kadar geliştirirse geliştirsin mülakat olayları yüzünden dayısı olamadıkça giremiyor. Diğer olaya yorumuna da şöyle bir açıklama getireyim. Zabıta toplamak istediğinde -mantıklı düşünürsek- adam buyur gel al demez. Tabi ki tepki gösterir. Direk şiddet kullanıldığını sanmıyorum. Zira babam asker olduğu için bu olaylara yıllardır aşinayım ve çoğu zaman medyanın gerçekten çok adice davrandığını milleti sırf polise askere düşman etmek için yalan yanlış haber yaptığına şahit oldum. Bunu herkes bilemeyebiliyor dedim ya ülkemizin insanı aşırı duygusal yaklaşıyor. Bana göre kanuna karşı gelindiği zaman gereği yapılmalıdır. Düşünceni paylaştığın için minnettarım sende sağlıcakla kal abla

      Sil
    2. canım kardeşim 4 yıl boyunca yatmış olanlara iş verilsin değil derdimiz , bak kaç senedir Tübitak yarışmalarında kimlere 1.'lik veriliyor , sence üreten bir millet mi isteniyor bu birincilikler . Sen olumsuz olana bakıyorsun , ben çalışıp emeğinin karşılığını alamayanı anlatıyorum . Eşim mühendis Hes projelerine ne olduğunu biliyor musun? İhalelerin kime döndüğünü görüyor musun? Kendi ülkende mühendis istihdamı yapacak hem de o mühendisi yeni bir teknoloji için kullanacak kaç firma var ülkende . Kaç bilgisayar yazılımcısı heba oluyor ya da ülkeden gidiyor ? Neden beyin göçü çok fazla , o kadar mühendis okul boyunca yatıyorsa Almanya nasıl adamları istihdam ediyor sence? Üniversite öğrencisindeki bu bıkkınlık , bu amaçsızlık niye bir de onu düşün , gelecek kaygısı ile , puanı tutuyor diye kaç çalışan beyin heder oldu Ülkede , kaç dahi çocuk intihar etti dendi bir sorgula ! Yapma sen de görmezsen , gençler görmezse kim görecek düzendeki yamukluğu ? Kanuna karşı gelindiğinde kanun hükmü geçmeli bir hukuk devletinde , sen şu halde hukuka tam anlamıyla güveniyor musun? Çok yazdım , kendi fikrim değil bunlar yalnızca yaşadıklarım , gördüklerim . Umarım bütün gençler emeklerinin karşılığını alsın ...Emek verenlerden bahsediyorum , yoksa üniversite boyunca yan gelip yatmış , öğretmen kontejanıyla üniversiteye girmiş sonra da 50 ile öğretmen olmuşlardan değil, 95 ile açıkta kalanlardan , üretemeyenlerden , ürettiği değer görmeyenlerden bahsediyorum , bunlar değer görürse diğerlerinin de daha başka olacağını düşünüyorum . ÇAlışan kazansın istiyorum , çalışanın kazanmayıp çalışmayanın kazandğını gördükçe kimsenin hiçbir şey için şevki kalmıyor çünkü , sevgiyle, umutla...

      Sil
    3. ikiniz de haklısınız yaa :) Allah bizim ülkeye akıl fikir versin :) ekonomi battı zaten daha da batmayalım :)

      Sil
    4. son on satırında anladım Eylem abla aslında aynı düşüncede olduğumuzu. Beyin göçü ile ilgili çok sıkıntılarımız var. Yan gelip yatarak bitiren de kendini parçalayarak bitiren de 'yurt dışına gideyim keyfime bakayım' diyor. Mezun mühendisler bize bunu öğütlüyor ki büyük saçmalık. Kimse kalayım şu ülkeye bir katkım olsun demiyor. Ekmek elden su gölden olsun diyorlar. Bunun yanı sıra yazının en başında da dedim dikkat etmişsindir mutlaka ben hükümeti savunmuyorum. Zira ülkeyi kalkındırmak için şu ülkede kalan üç beş insanı da bezdiriyorlar canından. Rüşvetle olsun kendi adamlarına vermek olsun hile ile doldurdular vasıfsız ehemmiyetsiz bir sürü insanı önemli konumlara. Bunların hepsinin farkındayım bu konuda şüphen olmasın. Bunlardan ayrı benim bahsettiğim insanlar. Kendi çevremdeki insanlar hiçbir şey yapmıyorlar kelimenin tam anlamıyla. Benim lafım onlara.

      Sil
  7. İlk eleştirdiğiniz konuya bende katılıyorum. Para göz insanlar yüzünden o işi seven insanlar açıkta kalıyor, diye düşünüyorum ben.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bencede!Gerçekten o işi sevenler de bir yolunu buluyorlar gözlemlerime göre Sinan Bey. Ama zaten kolay para için bir işe girenler destek bulamayınca çok cızırdıyorlar. 'Boş teneke çok ses çıkarır.' misali. İyi ve mesleğini seven öğretmene her daim talep var.

      Sil
  8. İnsanın doğasında olan bir şey bu kolaya kaçma durumu. :D

    YanıtlaSil