İlk yazı için:Üniversite Sınavına Giriş Yazı Dizisi #1 Verimli Çalışmak ve Kendini Tanımak Üzerine Anekdotlar
Benden bu kadar dünyalılar. Tercihlerden sonra üniversite sınavı sonrası: Görevimiz Mühendislik serisine başlayacağım inşallah. Yakın zamanda anime yazısı yazacağım ama bu tavsiyeden ziyade izlediğim animelerden olacak. Tabii ki beğenip beğenmediğimi yazacağım ki buna göre siz daha rahat karar verebilesiniz.
Herneyse. Lütfen yorum olarak bir şeyler karalamayı unutmayın! Ve aklınızda hala bazı sorular varsa bana Instagram'dan ulaşabiliriniz. Ama baştan söyleyeyim 'Nereye çalışmalıyım, ders programı nasıl yapmalıyım?' gibi soruları cevaplayamam çünkü ben bu konu üstüne eğitim almadım. Sadece size görünmeyen kısmından (gelecekten haber veriyorum gelecekten ahahha) bahsedebiliyorum.
İkinci yazı için: Üniversite Sınavına Giriş Yazı Dizisi #2 Siz Ve Çevrenizdeki İnsanlar
Üçüncü ve final yazım olacak sanırım bu. İlk iki yazıyı da okuduysanız fark etmişsinizdir ben bir şeyi diretmiyorum. Sadece bu benim genel gözlemlerimi içeren yazılar. Buradan bire bir almak yerine -ki bire bir alabileceğiniz bir şey yok- her bir yazıyı dikkatlice okuyup kendinize pay çıkarmanız gerekiyor.
Üniversite sınavı eğitimi üstüne profesyonel bir eğitimim yok. Kaldı ki 'Şu zaman şuna çalışmalısınız.' gibi iddialarda da bulunmuyorum.
Bunları da demiş olayım da ne olur ne olmaz işte. Şimdi asıl konuya gelelim. Sınav bittikten sonra herkese iki ayrım gözükür. Bu 'Devam etmek' ve 'Yeniden denemek'tir.
Evet hepimizin hayalinde çeşitli meslekler var. Bu kazanç kısmı biraz size bağlı. Yani biri tıp okuyor diye mühendislik okuyandan kesinlikle az kazanacak diye bir şart yok. Mühendislik okuyan kendini ölümüne geliştirir, proje yapar şirket kurar ama tıp okuyan tus sınavını geçemeye bilir bile.
Bunların hepsi size ve hırsınıza, çabanıza, geleceğinizin nasıl olmasını istediğinize dair konular. Mühendislik okurken kendini geliştirmekle ilgili yazılarım ileride gelecek. Bu seriyi bitirdikten sonra asıl yazmayı dört gözle beklediğim 'Üniversite Sınavı Sonrası Görevimiz Mühendislik' serisini yazacağım inşallah. (gene antin kuntin bir başlık buldum iyiyim hani)
Neyse konuyu çok dağıttım yine. Hepsine ulaşma yolu farklı. Bu yüzden size bir adım ötesinden tüyolar vereceğim. Üniversitedeki bölümlerde gözlemlediğime göre kendinize sormanız gereken iki soru var.
'Matematiği seviyor muyum?'
'Ezberim kuvvetli mi?'
İlk sorudan başlayalım. Bu soru daha çok mühendislik gibi sayısal derslerin ölümcül derecede ağır olduğu, saç baş yoldurtan ileri dönemlerde döken bölümler için. Eğer ki matematik sevmeden mühendislik istiyorsanız işiniz gerçekten çok zor. Çünkü ileri matematik yani calculus dersleri her sene daha da ağırlaşarak ilerliyor. Bu da sizin kabuslarınızda sayılar görmenize neden olacaktır muhtemelen.
Bir de ek olarak mühendislik için önemli olan şeylerden biri de (bana göre) sosyal ilişkilerde iyi olmak ve kendi kendine öğrenmeye, geliştirmeye açık, hevesli olmaktır. Kimse size mühendislikte kolay kolay öğretmez pratiği alırsınız elinize breadboardı siz öğrenmeye çalışırsınız. Eğer böyle bir uğraşınız yoksa 'Sadece okulda öğrendiklerim yetsin yeaaa' gibi bir düşünce tarzında iseniz, mühendisliği kazanıp bitirdikten sonra orada buruda sözlüklerde yakınırsınız 'iş yok.' diye.
O yüzden size mühendisliğe adım atmamanızı öneririm. Sosyal ilişki konusuna gelirsek şimdi üniversitede ne yaparsan iş hayatında da onu biçiyorsun. (Evet bütün bu gözlemleri sadece birinci sınıfı bitirerek edindim. Harika değil miyim?) (yazan kendini övmeye çalışırken yerin dibine batıyor)
Yani eğer ki sen seminerden seminere gezersen, topluluklara katılıp bağlantılarını küçük yaşta sağlamlaştırırsan sen mezun olmadan -hatta kapı bile tıklamaya gerek kalmadan- seni çağırıyorlar zaten.
İkinci soru ise tıp, hukuk gibi kafam kadar kitaplar ezberlemek zorunda olduğumuz bölümler. Şimdi bana açıkçası biraz saçma geliyor (gerçi bu eğitim sisteminin neresi düzgün ki) fazla matematik fen neti yapan adamı tıp fakültesine gönderiyorlar. Eee orada ezber yapmak zorunda? Nolacak sayısal yeteneğe? E puf oldu gitti.
Belki de kaçırdığım bir nokta vardır emin değilim.
Bu sorunun devamında ise 'Çalışmayı seviyor muyum?' sorusu vardır. Daha geçen Instagram'da takip ettiğim sevimli tıp fakültesi öğrencisi canlı yayınında dedi ki 'Arkadaşlar ders çalışmayı sevmiyorsanız sakın tıp yazmayın. Çünkü kusana kadar ders çalışıyoruz.'
Ve tıp, diş gibi bölümlerin devamında yeniden ve yeniden (hukukta da vardı galiba emin değilim) sınava giriyor doktor adayları. Mühendislikte ise bu yoktur yani. Bir yere kapak atarsın veya kalkar kendi işletmeni kurarsın. Bu konuda bizim bölüm daha rahat ki ben hayatım boyunca ders çalışmayı kaldırabilecek düzeyde biri değilim zaten.
Yani seçtiğiniz meslek ve bölüm ile ilgili ileride başınıza neler geleceğini öğrenmeye çalışın ki arkadaşlar sonradan meslekten soğumayın.
Üçüncü ve final yazım olacak sanırım bu. İlk iki yazıyı da okuduysanız fark etmişsinizdir ben bir şeyi diretmiyorum. Sadece bu benim genel gözlemlerimi içeren yazılar. Buradan bire bir almak yerine -ki bire bir alabileceğiniz bir şey yok- her bir yazıyı dikkatlice okuyup kendinize pay çıkarmanız gerekiyor.
Üniversite sınavı eğitimi üstüne profesyonel bir eğitimim yok. Kaldı ki 'Şu zaman şuna çalışmalısınız.' gibi iddialarda da bulunmuyorum.
Bunları da demiş olayım da ne olur ne olmaz işte. Şimdi asıl konuya gelelim. Sınav bittikten sonra herkese iki ayrım gözükür. Bu 'Devam etmek' ve 'Yeniden denemek'tir.
Devam Etmek
Evet çabalarının karşılığını üç aşağı beş yukarı aldığını düşünenler ve sınava girmeden kendine bir hedef belirlemek isteyenler için yazının bu kısmı. Meslek seçiminden biraz konuşacağım. Fakat yine farklı çok fazla üstünde durulmayan ama kafaya takılan noktalardan bahsedeceğim.Evet hepimizin hayalinde çeşitli meslekler var. Bu kazanç kısmı biraz size bağlı. Yani biri tıp okuyor diye mühendislik okuyandan kesinlikle az kazanacak diye bir şart yok. Mühendislik okuyan kendini ölümüne geliştirir, proje yapar şirket kurar ama tıp okuyan tus sınavını geçemeye bilir bile.
Bunların hepsi size ve hırsınıza, çabanıza, geleceğinizin nasıl olmasını istediğinize dair konular. Mühendislik okurken kendini geliştirmekle ilgili yazılarım ileride gelecek. Bu seriyi bitirdikten sonra asıl yazmayı dört gözle beklediğim 'Üniversite Sınavı Sonrası Görevimiz Mühendislik' serisini yazacağım inşallah. (gene antin kuntin bir başlık buldum iyiyim hani)
Neyse konuyu çok dağıttım yine. Hepsine ulaşma yolu farklı. Bu yüzden size bir adım ötesinden tüyolar vereceğim. Üniversitedeki bölümlerde gözlemlediğime göre kendinize sormanız gereken iki soru var.
'Matematiği seviyor muyum?'
'Ezberim kuvvetli mi?'
İlk sorudan başlayalım. Bu soru daha çok mühendislik gibi sayısal derslerin ölümcül derecede ağır olduğu, saç baş yoldurtan ileri dönemlerde döken bölümler için. Eğer ki matematik sevmeden mühendislik istiyorsanız işiniz gerçekten çok zor. Çünkü ileri matematik yani calculus dersleri her sene daha da ağırlaşarak ilerliyor. Bu da sizin kabuslarınızda sayılar görmenize neden olacaktır muhtemelen.
Bir de ek olarak mühendislik için önemli olan şeylerden biri de (bana göre) sosyal ilişkilerde iyi olmak ve kendi kendine öğrenmeye, geliştirmeye açık, hevesli olmaktır. Kimse size mühendislikte kolay kolay öğretmez pratiği alırsınız elinize breadboardı siz öğrenmeye çalışırsınız. Eğer böyle bir uğraşınız yoksa 'Sadece okulda öğrendiklerim yetsin yeaaa' gibi bir düşünce tarzında iseniz, mühendisliği kazanıp bitirdikten sonra orada buruda sözlüklerde yakınırsınız 'iş yok.' diye.
O yüzden size mühendisliğe adım atmamanızı öneririm. Sosyal ilişki konusuna gelirsek şimdi üniversitede ne yaparsan iş hayatında da onu biçiyorsun. (Evet bütün bu gözlemleri sadece birinci sınıfı bitirerek edindim. Harika değil miyim?) (yazan kendini övmeye çalışırken yerin dibine batıyor)
Yani eğer ki sen seminerden seminere gezersen, topluluklara katılıp bağlantılarını küçük yaşta sağlamlaştırırsan sen mezun olmadan -hatta kapı bile tıklamaya gerek kalmadan- seni çağırıyorlar zaten.
İkinci soru ise tıp, hukuk gibi kafam kadar kitaplar ezberlemek zorunda olduğumuz bölümler. Şimdi bana açıkçası biraz saçma geliyor (gerçi bu eğitim sisteminin neresi düzgün ki) fazla matematik fen neti yapan adamı tıp fakültesine gönderiyorlar. Eee orada ezber yapmak zorunda? Nolacak sayısal yeteneğe? E puf oldu gitti.
Belki de kaçırdığım bir nokta vardır emin değilim.
Bu sorunun devamında ise 'Çalışmayı seviyor muyum?' sorusu vardır. Daha geçen Instagram'da takip ettiğim sevimli tıp fakültesi öğrencisi canlı yayınında dedi ki 'Arkadaşlar ders çalışmayı sevmiyorsanız sakın tıp yazmayın. Çünkü kusana kadar ders çalışıyoruz.'
Ve tıp, diş gibi bölümlerin devamında yeniden ve yeniden (hukukta da vardı galiba emin değilim) sınava giriyor doktor adayları. Mühendislikte ise bu yoktur yani. Bir yere kapak atarsın veya kalkar kendi işletmeni kurarsın. Bu konuda bizim bölüm daha rahat ki ben hayatım boyunca ders çalışmayı kaldırabilecek düzeyde biri değilim zaten.
Yani seçtiğiniz meslek ve bölüm ile ilgili ileride başınıza neler geleceğini öğrenmeye çalışın ki arkadaşlar sonradan meslekten soğumayın.
Tabii ki her şey size kalmış ama size 'Neresi gelirse gideyim.' düşüncesinden kaçınmanızı öneririm. Çünkü her sabah okula söverek sayarak giden, 'Ben buraya ait değilim.' diyip ağlama krizlerine giren arkadaşlarım var. Bunlardan olmanızı gerçekten istemem.
Kaldı ki zaten isteksiz, bezmiş şekilde yapacaksınız her şeyi. Her şey azap gibi gelecek istediğiniz sevdiğiniz hatta belki de seviyenizin çok çok altında bir yer olduğu için. İnsanların hepsi size aptalmış gibi gelecek. Ha birde şöyle bir seçenek var Bunlar hep yaşanmış hikayeler size ezberden bir şey gerçekten anlatmıyorum.
Ha şu var 'Ben her ortama uyum sağlayıp, parlayabilirim.' diyen tiplerindenseniz ve bir idealiniz yok ise kazanıp gitmek sizin için uygun bir seçenek olabilir. Diğer insanlardan daha çok çabalarsınız ki zaten oraya fazla olduğunuzdan az bir çaba yeterli olacaktır başarılı olmanız için. Daha önce demiştim 'Üniversitede ne ekerseniz iş hayatınızda onu biçiyorsunuz.' diye. Gösterdiğiniz çabalar meyvesini verecektir. Herkesin 'Bu bölümden asla iş bulunmaz.' denilen yerden mezun olurken sizin işiniz hazır olacaktır.
Ama dediğim gibi bir ideali olan insanlar için son anlattığım biraz sıkıntılı bir seçenek.Yeniden Denemek
Baştan uyarayım 'Okurken girerim sınava.' düşüncesi ise ancak ve ancak çok çok hırslıysanız olabilir. Ki puan kesintisi de yapılıyor bildiğiniz gibi. Bunun üstüne kendi sınıf arkadaşlarını dışarıda gezerken inanın siz evde veya yurtta kalıp ders çalışmak istemeyeceksiniz.
Tamam bunu anlattığıma göre devam edebilirim. İlki her şeyden önce mezuna kalmaya karar verdiyseniz yapmanız gereken ilk şey iyi bir tatil yapmak olacaktır. Çünkü her ne olursa olsun bir sene boyunca sonu gelmeyen baskılara katlandınız, ölçülemeyecek derecede strese maruz kaldınız. Sağlıklı bir şekilde yeniden denemek için zannımca ilk önce kafanızı tamamen boşaltmanız ve yeniden doldurmaya hazır şekle getirmeniz gereklidir.
Şöyle bir seçenek daha var. Mesela 'Ben tatilde sürekli gelecek yıl ne yapacağımı düşünürüm, kafamı boşaltamam.' diyenlerdenseniz eğer ilk önce minik, a5 boyutlarında bir defter almanızı öneririm. Bu deftere geçen bir yıl içinde ilk önce yaptığınız hataları daha sonra bu hataların sonuçlarını, ikinci olarak yaptığınız mantıklı şeyleri ve sonuçlarını, son olarak ise gelecek sene yapmak istediklerinizi ve bunların olası sonuçlarını yazın. Eğer bütün yanlışlarınızı ve doğrularınızı gözünüzün önüne koyarsanız durmadan düşünmenizin biraz olsun duracağını düşünüyorum.
İkinci olarak ise geçen sene beğendiğiniz kaynakları, size uygun olan çalışma şekillerini yazmanız işinizi gerçekten kolaylaştıracaktır. Ne demişler 'Akılda değil satırda kalır.' Son olarak ise denemek veya araştırmak istediğiniz kaynakları, öğretmenleri araştırıp eksileriyle ve artılarıyla not ettikten sonra sonuca ulaşabilirsiniz.
Sonuç olarak bunları yaptıktan sonra daha rahat bir nefes alabileceğinizi düşünüyorum.
Gelelim çevre faktörüne. Mezuna kalmak için kulaklarınıza ses geçirmeyen strafor tıkamanızı ve onları yıl sonuna kadar çıkartmamanızı öneririm. Bir önceki sene uygulanan baskının iki katına belki üç katına hazır olun!
Fazla mı abarttığımı düşünüyorsunuz? Mezuna kalanlara sorun bana inanmıyorsanız dünyalılar. Evet ben mezuna kalmadım ama inanın çok güzel şekilde gözlemledim onları.
Daha önceki yazımda belirttiğim gibi eğer aileniz 'Destekçi' ailelerden biriyseniz sırtınız yere gelmez. Kendileri size yüklenmeyecekleri gibi akrabalardan, komşulardan gelecek şiddetli saldırılara karşı kalkan görevi göreceklerdir. Kendi kendinize stres yaptığınızı, kendinize baskı uyguladığınızı anladıkları zaman sizi kah mini bir tatile götürecek kah dışarı çıkarıp bir nefes almanızı sağlayacaklardır.
Fakat herkes bu kadar şanslı gelmiyor dünyaya.
Daha 'Tekrar deneceğim.' dediğiniz anda kulağınıza 'Haaah çok güzell.' gibi bir laf geldiyse etrafınıza titanyumdan bir kalıp yaptırın dünyalılar. Böylece gelecek her türlü saldırıya karşı kendinizi koruyabilirsiniz.
Şaka bir yana hiçbirimizin çelik gibi sinirlere yada yıkılmaz bir psikolojiye sahip olmasına imkan yok. Canınızdan bezdirecekler sizi. Aile, akraba, komşu, arkadaş... Hepsi. Her akraba ziyaretine gidişinizde 'Ee Dülayın gızı da dıp fagültesini gazanmış.' gibi saçma sapan size alttan alttan laf sokmalara, biraz büyük akrabalarınıza giderseniz -ve eğer kadınsanız- 'Eee napacan okuyup, madem ilkinde olmadı verin kocaya gitsin.' gibi dahiyane (!) fikirlere, olur da önceki sene üniversite kazanmış arkadaşlarınızla dışarı çıkarsanız 'Yaa kızıım senin için çok kolaaayy, bizi vizeler finaller varya öldüroyooo.' gibi motive edici sözlere (!) bolca maruz kalacaksınız.
Kendinize karşı tek motivasyon kaynağınız yine kendinizsiniz dünyalılar. Siz kendi geleceğinizi kurtarmakla yükümlüsünüz. Eğer ki böyle mükemmel (!) düşünceleri hayatınızın sonuna kadar dinlemek istemiyorsanız çalışın. Kan kusana kadar çalışın. Beyniniz patlayana kadar çalışın. Çünkü eğer bir sene katlanmaz, bir şeylerden feragat etmezseniz (mesela akıl sağlığınız ehehe) ömrünüzün geri kalan her saniyesinde en başta kendinize olmak üzere sizi o hale getiren herkese lanet ederken bulacaksınız benliğinizi.
Bu yüzden sevgili dostlar unutmayın sizi yine siz kurtaracaksınız.
Ama bütün bunlara ve daha kötülerine kendinizi hazırlayın, en azından deneyin.
Şöyle bir seçenek daha var. Mesela 'Ben tatilde sürekli gelecek yıl ne yapacağımı düşünürüm, kafamı boşaltamam.' diyenlerdenseniz eğer ilk önce minik, a5 boyutlarında bir defter almanızı öneririm. Bu deftere geçen bir yıl içinde ilk önce yaptığınız hataları daha sonra bu hataların sonuçlarını, ikinci olarak yaptığınız mantıklı şeyleri ve sonuçlarını, son olarak ise gelecek sene yapmak istediklerinizi ve bunların olası sonuçlarını yazın. Eğer bütün yanlışlarınızı ve doğrularınızı gözünüzün önüne koyarsanız durmadan düşünmenizin biraz olsun duracağını düşünüyorum.
İkinci olarak ise geçen sene beğendiğiniz kaynakları, size uygun olan çalışma şekillerini yazmanız işinizi gerçekten kolaylaştıracaktır. Ne demişler 'Akılda değil satırda kalır.' Son olarak ise denemek veya araştırmak istediğiniz kaynakları, öğretmenleri araştırıp eksileriyle ve artılarıyla not ettikten sonra sonuca ulaşabilirsiniz.
Sonuç olarak bunları yaptıktan sonra daha rahat bir nefes alabileceğinizi düşünüyorum.
Gelelim çevre faktörüne. Mezuna kalmak için kulaklarınıza ses geçirmeyen strafor tıkamanızı ve onları yıl sonuna kadar çıkartmamanızı öneririm. Bir önceki sene uygulanan baskının iki katına belki üç katına hazır olun!
Fazla mı abarttığımı düşünüyorsunuz? Mezuna kalanlara sorun bana inanmıyorsanız dünyalılar. Evet ben mezuna kalmadım ama inanın çok güzel şekilde gözlemledim onları.
Daha önceki yazımda belirttiğim gibi eğer aileniz 'Destekçi' ailelerden biriyseniz sırtınız yere gelmez. Kendileri size yüklenmeyecekleri gibi akrabalardan, komşulardan gelecek şiddetli saldırılara karşı kalkan görevi göreceklerdir. Kendi kendinize stres yaptığınızı, kendinize baskı uyguladığınızı anladıkları zaman sizi kah mini bir tatile götürecek kah dışarı çıkarıp bir nefes almanızı sağlayacaklardır.
Fakat herkes bu kadar şanslı gelmiyor dünyaya.
Daha 'Tekrar deneceğim.' dediğiniz anda kulağınıza 'Haaah çok güzell.' gibi bir laf geldiyse etrafınıza titanyumdan bir kalıp yaptırın dünyalılar. Böylece gelecek her türlü saldırıya karşı kendinizi koruyabilirsiniz.
Şaka bir yana hiçbirimizin çelik gibi sinirlere yada yıkılmaz bir psikolojiye sahip olmasına imkan yok. Canınızdan bezdirecekler sizi. Aile, akraba, komşu, arkadaş... Hepsi. Her akraba ziyaretine gidişinizde 'Ee Dülayın gızı da dıp fagültesini gazanmış.' gibi saçma sapan size alttan alttan laf sokmalara, biraz büyük akrabalarınıza giderseniz -ve eğer kadınsanız- 'Eee napacan okuyup, madem ilkinde olmadı verin kocaya gitsin.' gibi dahiyane (!) fikirlere, olur da önceki sene üniversite kazanmış arkadaşlarınızla dışarı çıkarsanız 'Yaa kızıım senin için çok kolaaayy, bizi vizeler finaller varya öldüroyooo.' gibi motive edici sözlere (!) bolca maruz kalacaksınız.
(bu fikirlerin sahiplerine yapmak istediğim)
Kendinize karşı tek motivasyon kaynağınız yine kendinizsiniz dünyalılar. Siz kendi geleceğinizi kurtarmakla yükümlüsünüz. Eğer ki böyle mükemmel (!) düşünceleri hayatınızın sonuna kadar dinlemek istemiyorsanız çalışın. Kan kusana kadar çalışın. Beyniniz patlayana kadar çalışın. Çünkü eğer bir sene katlanmaz, bir şeylerden feragat etmezseniz (mesela akıl sağlığınız ehehe) ömrünüzün geri kalan her saniyesinde en başta kendinize olmak üzere sizi o hale getiren herkese lanet ederken bulacaksınız benliğinizi.
Bu yüzden sevgili dostlar unutmayın sizi yine siz kurtaracaksınız.
Ama bütün bunlara ve daha kötülerine kendinizi hazırlayın, en azından deneyin.
(Gaza gelenler parmak kaldırabilir mii?)
Benden bu kadar dünyalılar. Tercihlerden sonra üniversite sınavı sonrası: Görevimiz Mühendislik serisine başlayacağım inşallah. Yakın zamanda anime yazısı yazacağım ama bu tavsiyeden ziyade izlediğim animelerden olacak. Tabii ki beğenip beğenmediğimi yazacağım ki buna göre siz daha rahat karar verebilesiniz.
Herneyse. Lütfen yorum olarak bir şeyler karalamayı unutmayın! Ve aklınızda hala bazı sorular varsa bana Instagram'dan ulaşabiliriniz. Ama baştan söyleyeyim 'Nereye çalışmalıyım, ders programı nasıl yapmalıyım?' gibi soruları cevaplayamam çünkü ben bu konu üstüne eğitim almadım. Sadece size görünmeyen kısmından (gelecekten haber veriyorum gelecekten ahahha) bahsedebiliyorum.
Kendinize dikkat edin dünyalılar!