El Alem 'Ne?' Mi Der

Türk milletinin aile yapısı diğer milletlere göre daha birbirine bağlı ve dallı, budaklıdır. İngilizce bilenler daha iyi bilir bizim sözlüğümüzdeki hala,teyze,yengenin karşılığı tek kelimedir. Amca,dayı,enişte kelimeleri için de öyle. Bu İngiliz ve Amerikan aile yapısının daha kopuk ve gevşek olduğu için böyle sanırsam. 'Diller konuşanlara göre şekillenir.' Çok uzun zaman önce bir Türkçe Hocam söylemişti bunu, hangisi hatırlamıyorum. (Kızmayın bana oradan 6 okul değiştirince böyle oluyor işteee)

Diğer milletlerin aksine bizim millet sadece aile kavramıyla yetinmeyip komşularını da ailesine dahil etmeye başlamış. Bayramlarımızı düşünsenize. Ramazan'da komşularla, akrabalarla yapılan kalabalık iftarlar; Kurban'da bir kurban kesilirken daima başkalarının da yardıma koşması. Kısacası bizim milletimiz kendi insanıyla daima bir iletişim içinde olmuştur. 

İşte insanların sizin hakkında konuşması da tam buradan geliyor. Diğer milletlerinin insanları -gözlemlerime göre- 'Benim hayatımı ilgilendirmiyorsa banane.' gibi bir anlayış içindeler. Ama yook bizim  millet hiç öyle olur mu?La altın günlerinin asıl sebebi zaten dedikodu! İkincisi de Türk mutfağının etinden sütünden faydalanmak için bir bahane.

Ek bilgi: Altın günleri neden yapılır?

1)Dedikodu paylaşım-aktarımı için daha rahat ve nezih bir ortam sağlamak. (Kapının önü kesmiyor bazen)
2)Güzel yemekler yapıp diyet bozmak. Ek olarak dedikodu yapmaktan acıkmış bünyeleri doyurmak.
3) Komşuları çeşitli konularda çatlatma isteğini tatmin edebilmek için ortam oluşturmak.


Durum böyle olunca halalar, teyzeler, yengeler, dayılar, kuzenler senin, onun, bunun hayatına karışmak için kendilerinde hak görüyorlar.
Dünyada tek değiliz. Sen varsın. Senden on yıl fazla yaşamış biri var. Senden sekiz yıl sonra dünyaya gelen biri var. Bizim milletin bir diğer özelliği de sürekli tavsiye vermeye bayılmak olduğundan hayattaki bilimum tecrübelerini sana aktarmak ve aynı hataları senin yapmamanı isterler. 

Bu sene öğrendiğim şeylerden biri de bu anlayışın yanlış olduğu. Başımdan şöyle bir olay geçti. Benim bir arkadaşım var, bu bahsi geçen kişinin sevgilisi pek tekin bir insan değildi. (Bakın geçmiş zaman kullandım.) Ben en az bir altı ay dil döktüm, canının yanacağını biliyordum. Israrla reddetti, reddetmediği zamanlarda geçiştirdi. Sonra aynen dediğim çıkınca 'Voaaav sen geleceği mi gördün?' oldu. 

Olayın odaklanmanızı istediğim kısmı benim neyin olup neyin olmayacağını bilmem değil. Bu şahsi geçen insan yediği kazıktan önce sürekli bana kızardı Sebebi ise pesimistik olmamdı. (Ben pesimistik değilim, realistim. Çıldırtıyorlar beni) Fakat yaşadığı olaydan sonra bana hak vermeye, insanların onun sandığı kadar iyi olmadığını söylemeye başladı.


Sonuç; insan acısız olgunlaşamaz. Bizi dinlese bile bu, o kişinin olgunlaşmasını engelleyecektir ki genelde dinlemiyorlar zaten. 

Konuya geleyim. İnsanlar sana tecrübelerini aktarmak isterken sürekli başının etini yemeye ve senin hakkında konuşmaya başlar. Bizim milletin en sevdiği laflardan biri de 'Ben demiştim.'dir. 

Hal böyle olunca akraba toplantıları, aile yemekleri ve altın günleri gibi insan topluğu bulunan bilimum yerde dedikodu yapma fırsatı doğar bizim millete. Ve bildiğiniz gibi böyle yerlerin miktarı bayağı fazladır. 

Ondan dolayı bizde onlar konuşmasın diye bazen dediklerini yaparız veya oluşturdukları baskıya boyun eğeriz. Bunun en büyük örneği ise evlilik sürecidir. Arkadaş ne saçma sapan gırla şey varsa koymuşlar araya. Nişanı,kınası,istemesi... Bir de üstüne batı hayranlığı eklenince bekarlığa veda partisi, bilmem ne. 

Damat tarafına acırım ben bu düğünlerde. Bahane olarak 'Bir kere evleniliyor.' diye saçma bir şey öne sürülerek bir ev parası kadar saçma sapan şeylere masraf ediliyor. Herkesin yapmasının sebebi ne? 
Sorulduğunda alınan cevap şu: 'Yapmazsak el alem ne der?' O el alem senin düğün paranı ödüyor mu? Daha sonra yıllarca borçlar altında sırtını bir türlü doğrultamıyorsun. Evliliğin kendisi bile bazen baskı sebebi olabiliyor. 25 yaşın üstündeki bekarlar size soruyorum. Ne zaman bir akrabanıza, eşe, dosta gittiğinizde 'Eh yaşında geldi evlilik var mı?' lafını duymadığınız oldu?

Ya belki ben bekar öleceğim. Sanane arkadaş.


Sözüm buradan itibaren gençlere. Aileniz veya çevreniz size herhangi bir konuda ne kadar baskı yaparsa yapsın boyun eğmeyin. Ne kadar berbat bir tavsiye aslında değil mi? Size isyankarlığı öğütlüyorum resmen. Hayır ama öyle değil. 

Doktor olmak istemediğiniz halde tıp mı yazdırdılar? Askıya alın okulu tekrar girin sınava. Kazanın, okuyun. Bu hayat sizin. Size istemediğiniz bir şey yaptırmalarına izin vermeyin. Hata mı yapmak istiyorsunuz? Yapın! Başka türlü nasıl öğreneceksiniz? Sonsuza kadar etrafınızdaki insanların siz, yönlendirmesiyle mi yaşayacaksınız?

Bir buçuk yıl önce bir karar almak istedim. Etrafımdaki herkes -abartmıyorum- buna karşı çıktı. Öğretmenim, arkadaşlarım, annem. Ortada tehlike vardı. Hayatımda görmediğim kadar berbat bir yola saptırabilme ihtimalim vardı. Başta boyun eğdim hepimizin yaptığı gibi. Sonra kafamı kaldırdım. Bu hayat benimdi, hata yapma özgürlüğüm vardı. Hem minicikte olsa bir umut için bir şeyleri tehlikeye atmak çok yanlış olamazdı, değil mi? Herkesin düşüncesini silmeye çalıştım kafamda. Kimseye söylemeden aldım kararımı ve yolu seçtim. 

Ne mi oldu? İşte sonra ruheşimi buldum.


Eğer onları dinleseydim hayatımdaki en güzel şeyi kaçıracaktım belkide. Mutlu sona ulaşır mıyız bilinmez fakat şu ana kadar yaşadığım her an bana defalarca o kararı almamın hayatımda yaptığım en doğru şey olduğunu hatırlattı. 

Onları da dinleyin. Ama sözlerini bire bir almayın. Bir süzgeciniz olsun. Düşünceler geçsin oradan zihninize girmeden önce.Tecrübelerin yalın haline bakın. Yararlanın onlardan.

Daima mantık çerçevesinde durun ama. Asıl önemli olan bu zarar görmemek için. Gördüğünüz zaman bir başkasını suçlamayın. Kabullenin onu. 'Ben yaptım, benim hatam oldu.' demeye çalışın. Nerede yanlış yaptığınızı bulun. İnsan böyle şekillenir, böyle kendini bulur.

Düğün mü yapmak istemiyorsunuz? Yapmayın. Evlenmek istediğiniz insanı kimse onaylamıyor mu? Evlenin. Okumak istediğiniz bölüm beş para etmez mi deniliyor? Okuyun. Annem, babam darılır diye düşünenleriniz vardır belki de. Hiçbir anne baba evladına sonsuza kadar küs kalamaz. Gönlünü alırsınız elbet.

Hayallerinizi yaşayın. Onların peşini bırakmayın. Çünkü bu dünyayı sizin, bizim hayallerimiz kurtaracak.

6 yorum:

  1. Ben birinci derece ailem dışındakileri dinlemem.Onlarıda kısmen dinlerim.ama kimileri varki hatalarını gözüne soktuğub halde yok o öyle değil diyo.Gelde sinir olma.Git ulen çek ne çekiyosanda aklın basina gelsin diyesin geliyo vala 😃

    YanıtlaSil
  2. İnsan anne-babasının sözünü önemsemeli sadece onlar iyi bir rehber olur bizim kötülüğümüzü istemeyen tek kişidir onlar. Ama insan kendisi için doğru olan sadece kendisi karar vermelidir. Yanlış olduğunu anlasa bile fazla koymaz çünkü o karar doğrusuyla yanlışıyla onundur.

    YanıtlaSil
  3. Altın günlerine dair yorumun muhteşem. :)

    YanıtlaSil
  4. Söylediklerin okadar doğru ki küçük bir yerde yaşadığım için insanların tepkileri konuşmaları boyun eğmek bahsettiğin durumların hepsine bir şekilde şahit oluyorum.
    İster istemez öyle bir ortamın içinde olunca negatif olarak etkileniyorsun ama dediğin gibi önemli olan insanların ne istediği değil senin ne hissettiğindir onlar boşveremiyorsa biz boşverelim insanlar hep konuşur :)

    YanıtlaSil
  5. sonu ne güzel bağlamışsın :)

    YanıtlaSil
  6. Komşuluk ilişkisi güzel insanları seni samimi bulup yakın davranması da güzel ama hayatına karışmaya başlayınca orda bir vov vov dur bakalım oluyorum genelde insanlar bana sinir oluyor başta ama sonra teyzelerle çok anlaşıyorum :D beni çok bunalttıklarında ben ailem karışmazken senin hakkın yok diyorum , ya kabul edersin beni ya da adios dostum .
    O altın günlerinde ne yapılara çok güldüm ya, bizim çevrede yapılmaz , o yüzden farklı geliyor ama misafir gelince zavallı genç kızlar olarak çay taşımaktan kol kası yapıyoruz , hahahaha :D

    YanıtlaSil